CEBRAİL AS.’IN YERYÜZÜNE EN HIZLI İNİŞİ!

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

Cebrail as’ın yeryüzüne inişiyle ilgili Kutsal kitabımız Kur’an’da vahyedilmeyen, ancak peygamberin söylediği rivayet edilen bir hikaye vardır. Doğru mudur, değil midir, onu hikayeden sonra inceleyeceğiz. Önce hikayeyi bir okuyalım:

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cebrail (as) a sordu: “Ey Cebrail! Hiç 7 kat semadan yeryüzüne korku ve dehşet içinde hızlıca indin mi?”

Cebrail: “Evet Ya Muhammed 3 kez dediğin şekilde indiğim oldu.”

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz(sav) sordu : “Nasıl oldu anlat?”

“Birincisi” dedi Cebrail (as) ;

“H.Z.İbrahim ateşe atılırken Allah (cc) bana dedi ki : Sor bakalım İbrahim’in bizden bi dileği var mıdır? O sırada ibrahim ateşe atılmış şekilde havada ilerliyordu. (o zaman mancılık yöntemiyle ateşe atmışlardı İbrahim Peygamberi) Hemen süratle indim yeryüzüne ve İbrahim e sordum ; Var mıdır Rabbinden istediğin birşey?”

İbrahim peygamber cevapladı: “Çekil çekil! Rabbim’den geldiyse başım üstüne.”

Bunun üzerine Yaradan emretti: “Ey ateş, İbrahim’ karşı serin ve selamet ol!”

Peygamber Efendimiz(sav): “Ya ikincisi?” diye sordu Cebrail(as)’e.

Cebrail (as) :

“Yine İbrahim oğlu İsmail’i kurban edeceğinde bıçağın keskin yerini değil sırt tarafını İsmail’in boğazına sürtüyordu kesmek için tam farkına vardı ve bıçağı ters çevirip İsmail’in boğazına değdireceği sıra Rabbim emretti;

Yetiş Cebrail al şu iki koçu İbrahim bunları kurban etsin” dedi.

“İşte o sırada çok korktum yetişemeyeceğim diye ama şükürler olsun yetiştim.”

Peygamber Efendimiz(sav) sordu : “Ya üçüncüsü Cebrail onu da anlat.”

Cebrail (as) : “Ya Rasulallah onu ne sen sor ne ben söyleyeyim. Rabbime en yakın olduğum yerdeydim. Kendi mekanımda ve 7 kat semanın en tepesi denebilir. Sen Uhud savaşındaydın ve savaş sırasında darbe aldın. Darbe alınca miğferinin demiri yanağına battı. Ashab geldi yanına ve sana olan terbiyesinden dolayı o demiri eliyle değil de ağzıyla yanağından hafifçe çekti çıkardı. İşte tam o sırada yanağından süzülen bir damla kan yere düştü düşecek. Alemlerin Rabbi şöyle dedi: Yetiş Ey Cebrail! Eğer Resulümün kanı yere düşerse andolsun ki yerde ve gökte bir tek canlı bırakmam.”

Cebrail (as): “İşte o anda tüm gücümle yeryüzüne Uhud’a yöneldim. O kadar hızla indim ki yanağından süzülen kan tam yere damlamak üzereyken yetiştim ve kanadımın üzerine düşürdüm. Hamd olsun Rabbime…”

Evet arkadaşlar, peygamber efendimizin Allah katında ne kadar değerli bir insan olduğunu anlatan ve dinleyince insanın hoşuna giden güzel bir hikâye. Fakat ne yazık ki hidayet rehberimiz Kur’an ile çelişen, dolayısı ile de eleştirmek zorunda kaldığımız bazı noktaları var. Gelin bunları teker teker inceleyelim:

Öncelikle Kur’an’a göre Allah peygamberlerinden hiçbirisini birbirinden ayırmaz.

Saffat 181: “Gönderilmiş bütün peygamberlere selam olsun.” 

Bakara 136: “Deyin ki: Biz Allah’a, bize indiri­lene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer pey­gamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O’na teslim olmuş kimseleriz.”  

Bakara 285: “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman etti­ler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dedi­ler: ‘Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğe­rinden) ayırt etmeyiz.”

Ayetlerden de anlayacağınız üzere, Allah nebilerinden hiçbirini bir diğerinden ayırmamıştır. Bu nedenledir ki, Allah göndermiş olduğu tüm nebilerine Cebrail as ile bir kitap vahyetmiştir.

“En’âm 89: “Onlar kendilerine kitap, hikmet ve nebilik verdiğimiz kimselerdir.”  

 Ali-İmran 81: “Allah nebilerden şöyle söz al­mıştı: ‘Size kitap ve hikmet verdim.” 

 Nisa 163: “Biz Nûh’a ve ondan sonra gelen nebilere vahyettiğimiz gibi, sana da vah­yettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyüp’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik.”  

Peki o halde nasıl oluyor da Allah’ın tüm nebilerine aynı vahyi taşıyıp, onların kitap sahibi olmasını sağlayan Cebrail as, sadece Hz.Muhammed için yeryüzüne en hızlı bir şekilde iniyor? Hz. Muhammed Allah’ın nebisi de diğerleri değil mi?

Demek ki Allah bazı peygamberlerini hiç umursamamış olacak ki, İsrailoğulları kendilerine gönderilen ve hoşlarına gitmeyen şeyleri söyleyen Allah’ın resullerini öldürebilmişler.

Bakara 87: “Size ne zaman bir elçi, hoşunuza gitmeyen bir şey getirse, kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi?” (Zekeriya, Şuayb, Yahya gibi…)

Demek ki Allah Cebrail’e “Yetiş Cebrail, resulümü öldürüyorlar, resulümü krtar” dememiş. Ya da dediyse de Cebrail as. onları kurtarmaya yetişememiş.

Demek ki o peygamberlerin kanı Hz.Muhammed’in kanı kadar değerli değilmiş ki, insanlar o peygamberleri öldürdükleri için Allah onlara hiçbir şey yapmamış. Hatta onların kanı ve canı o kadar değersizmiş ki,   Allah peygamberlerini öldüren İsrailoğulları’nı yaşatmış, alemlere üstün kılmış ve dünya hakimiyeti vermiş…

Yahu arkadaşlar, sizce böyle bir şey olabilir mi? Allah Hz.Muhammed’in yanağından damlayan sadece bir damla kan için yerde ve gökte hiçbir canlı bırakmam diyecek, ama diğer peygamberleri öldürülürken hiçbir şey demeden sessizce oturup izleyecek ve herkesin yaşamasına izin verecek… Böyle bir şey olamaz…

Arkadaşlar, Allah, Rum 32 ayetinde Dinlerini parçalayan ve gruplara ayrılanlardan olmayın! Her bir grup, kendinde olan ile sevinip böbürlenmektedir” dediği insanlar gibi, dinini Yahudilik, Hristiyanlık, Müslümanlık diye gruplara ayıran, gönderdiği dinler ve peygamberler arasında ayrımcılık yapan bir ilah olabilir mi? Olamaz öyle değil mi? Olamaz çünkü Allah katında tek bir din vardır o da İslam’dır. Dolayısı ile gönderdiği tüm peygamberler de İslam peygamberidir. Hepsi Müslümandır ve İslam’ı tebliğ etmiştir.

Bakara 133: “Yoksa siz de olaya şahit mi oldunuz; Yakub’a ölüm hali gelip çattığı zaman, oğullarına; ‘Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?’ dediği zaman, oğulları, ‘Senin Allah’ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın Allah’ına, tek olan o Allah’a ibadet edeceğiz. Biz ancak O’na boyun eğen Müslümanlarız.’ dediler.”

 Ali-İmran 67: “İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.”

Sevgili arkadaşlar, Allah insanların yapmış olduklarını ve yapacaklarını en iyi bilen, kalplerde gizli olanı en iyi bilen değil mi? Bir odada 2 kişi varsa üçüncüsü O değil mi? Onun haberi olmadan bir yaprak bile düşmezken, Allah insanların peygamberlerini öldüreceklerinden habersiz mi de son anda “yetiş ya Cebrail kurtar” diyor? Allah bu kadar aciz mi de son anda “yetiş ya Cebrail kurtar” diyor?

Allah Hz İbrahim’in ne yapacağından son ana kadar habersiz miydi de “Yetiş Cebrail, al şu iki koçu İbrahim’i kurtar” diyor? O zaten kimin ne yapacağını, nasıl davranacağını çok iyi biliyor. Hepimiz anbean gözetleniyoruz. Hepimizi koruyan bir ruh var. Hepimizi izleyen, koruyan, yapıp ettiklerimizi kayıt altına alan melekler var. Melekleri de geçtim hepimizi koruyan, gözetleyen bir Allah var! Bu Allah Hz.İbrahim’i ve Hz.Muhammed’i kurtarabildi de, diğer öldürülen peygamberlerini kurtarmaktan aciz ve çaresiz mi kaldı? Cebrail as onlar için yeterince hızlı inemedi mi? Onların katledilmesini engellmekten aciz mi kaldı?

Allah yetiş demişmiş. Allah bir şey istediği zaman ona ol der ve o da hemen oluverir, yetişmek ne demek?

Bakara 117: “O bir şeyi dilediğinde ona sadece «Ol!» der, o da hemen oluverir.”

Bu ne kitaba, ne de onunla amel eden peygamberimize uymayan hadisi ortaya atan kişi, Kur’an yerine dinde ne ile hüküm veriyordu, Allah’ı ne zannediyordu ki, Allah’ı ve meleklerini böyle aciz gösterebilmiş hayret ettim doğrusu…

O yüzden diyeceğim kıymetli arkadaşlar, rabbiniz, dininiz ve peygamberiniz hakkında doğru bilgiyi edinebilmek, hak ile batılı birbirinden ayırt edebilmek, doğru olan bilgi ile din diye amel edebilmek ve Allah’ın hidayetine ulaşabilmek için lütfen Allah rızası için kendi öz dilinizde Kur’an okuyunuz. Onun ile amel ediniz. Bir başka yazıda görüşmek dileklerimle.  Allah’a ısmarladık…

Araf 3: “Rabbinizden size indirilen Kur’an’a uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın.”

İbrahim 1: “Bu Kur’an, Rablerinin izniyle in­sanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye layık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.”  

Kamer 17, 22, 32, 40: “Andolsun biz, Kur’anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?”

Sadakallahül Azim…

Cüneyt Aktan, 2 Ocak 2017

55137 Toplam Görüntülenme 19 Günlük Görüntülenme
Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

50 comments on “CEBRAİL AS.’IN YERYÜZÜNE EN HIZLI İNİŞİ!”

    • Afsin duali Reply

      Öylesine anlatmışsın ki bunu okuyan cahil Müslüman tamamen inanıp peygamberimizi sıradan görecek. Lan ahmak herif tüm peygamberler peygamberimizin müjdesini vermek için gelmiştir. Sen ve senin gibi fitneci güruh sadece ortalığı karıştırıp insanları dinden çıkarıyorsunuz. Bak sana şöyle bir örnek vereyim. Hazreti süleyman çok zengindi ve cin orduları vardı, hazreti yusuf mısıra sultandi, hazreti isa marangoz ve en fakir peygamberdi, peygamberimiz ise türlü işkenceler çekti. O zaman senin dediğin gerizekalica mantığa göre Allah sadece hazreti suleymanla hazreti yusufu seviyor. Senin beynine kediler işesin ki biraz belki beynin çalışır..

      • CuneytAktan Reply

        Yüce Allah Kur’an’da “cahiller sana bir laf attıkları zaman onlara selam de ve geç git der” (Furkan 63) ama bana ettiğin onca sana dava açmamı kolaylaştıran ağır hakaretine rağmen ben sana Kur’an’daki gerçek peygamber sünnetine uygun bir şekilde yine de aydınlanman için Kur’an ayetleri ile cevap vereceğim… Ki belki düşünüp öğüt alırsın…

        Çok ilginçtir; İslam’ın geldiği cahiliye döneminde de, kendilerine gönderilmiş olan peygamberleri Allah’a ortak koşan putperestler, Hz. Muhammed’in “normal bir insan” olmasını eleştirmişlerdir. Eğer o bir peygamberse sıradan bir insan olmazdı. Ya bir melek olmalıydı, ya meleklerden ordusu olmalıydı, ya da altından saraylarda falan oturması gerekirdi. Yüce Allah bu tür eleştirilere karşılık Kuran’da Hz. Muhammed’in şöyle cevap vermesini ister: “Ey Peygamber! De ki: Ben size, Allah’ın hazinelerine sahibim, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; bir melek olduğumu da iddia etmiyorum. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum. Siz hiç düşünmüyor musunuz?” (Enam/50)

        Allah’ın Resullüğü gibi yüce bir görevin kendileri gibi insan cinsinden olan sıradan birisine verilmesini akıllarınca doğru bulamayan ve onun bir melek ya da ayrıcalıklı üstün bir insan olması gerektiğini iddia eden senin gibi varlıklara Allah Kuran’da şöyle cevaplar verir: “Ey Peygamber! Senden önce kendilerine vahyedip gönderdiğimiz peygamberler de insanlardan idi… Biz onları da yemeye-içmeye ihtiyaç duymayan bir nitelikte yaratmamıştık; onlar ölümsüz de değillerdi.” (Enbiya/7-8), “De ki: Ben de sizin gibi bir insanım. Benim sizden farkım, Tanrınızın tek bir Tanrı olduğu gerçeğinin bana vahyedilmiş olmasıdır. Artık kim Rabbine kavuşmayı ümit ediyorsa, Rabbine yaptığı ibadette kimseyi O’na ortak koşmasın, iyi ve yararlı işler yapsın.” (Kehf 110).

        Kaldı ki Hz.Muhammed insanların kendisi gibi Allah’a yakışan bir insan olması için insanlara örnek olarak gönderilmiş bir insandır. Eğer bizler bir insan olarak Hz.Muhammed gibi olamayacaksak, onu örnek alamayacaksak, o bizden farklı ve üstün bir varlıksa, Allah neden onu bize gönderdi? Onu bize değil, bizden daha üstün olan varlıklara gönderirdi. Bize de elçi olarak bizim gibi bir insan gönderirdi öyle değil mi? Bunları bir düşün bakalım…

        Kaldı ki Allah ayette Bakara 285: “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman etti­ler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dedi­ler: ‘Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğe­rinden) ayırt etmeyiz.” diyor. NE DİYORMUŞ ALLAH KİTAPTA? MÜMİNLER İMAN ETTİLER VE PEYGAMBERLERİN HİÇBİRİSİNİ BİR DİĞERİNDEN AYIRT ETMEYİZ DEDİLER DİYOR. EĞER SEN ALLAH’IN AYETTE BAHSETTİĞİ O GERÇEK MÜMİNLERİNDENSEN PEYGAMBERLERİN HİÇBİRİSİNİ BİR DİĞERİNDEN AYIRT ETMEZSİN. BENİM PEYGAMBERİM EN ÜSTÜNÜ DEMEZSİN, HEPSİNİ EŞİT VE BİR TUTAR SEVERSİN, ANLIYOR MUSUN?

        Ayrıca sen hangi din ile din diye amel ediyorsun ve yazdıklarım yüzünden o dinden çıkıyorsun bilemiyorum ama ben din diye peygambere vahyedilen Kuran ile amel ediyorum ve hiç süphesiz ben dosdoğru bir yol ve ahlak üzerineyim. Ama sen ne üzerinesin bilemiyorum… Allah sana hidayet eylesin…

  1. Veysel Reply

    Kusura bakmayınız din adamı böyle bir üslupla konuşmaz çok uğraşıp ayetler sıralamışsınız fakat sokak ağzıyla konuşmuşsunuz

    • CuneytAktan Reply

      Uyarınız için teşekkür ederim. Öncelikle ben bir din adamı değilim. Kur’an’ı okuyan, düşünen, sorgulayan, araştıran ve Kur’an ile çelişkili gördüğüm konuları yazıya döküp, insanlara Kur’an’daki hakikati anlatmaya çalışan sıradan birisiyim. Üslup konusuna gelince, daha ağır üsluplar görmek isterseniz, size İncil ve Tevrat’ı da okumanızı tavsiye ederim.

      Saygılarımla…

      • Lostyear Reply

        İncil’de içki içip sarhoş olmak, başkasının karısına sahip olmak için o kişiyi öldürmek gibi birçok kötü olay anlatılmakta. Hristiyanlığı zirvede yaşayan biri bile bunları fark edip müslüman olmuştur. Ben Admin Bey’in üslubunu kötü bulmuyorum. Tamam bazı yerlerde gaza getiriyor bizi ama yinede bu lafları dine değil, olayları çarpık çurpuk yazan veya anlatanlaradır.

        • CuneytAktan Reply

          Sayın Lostyear, yorumunuz için teşekkür ederim. Sizleri Bakara 269 ayeti ile selamlıyorum: “Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.” Saygılarımla.

      • Esma Reply

        Bence insan çelişkili mevzulara tepki verebilir,şahsen benzer tepkileri Okurken ben de verdim ve benzer soruları sordum.bu insanı sapkın yapmaz,ben üslubunuzun bozuk olduğunu düşünmüyorum.uslubunuzdan çok,konudur burada önemli olan.

  2. Serkan Reply

    Doğrudur her peygamberi aynı biliriz, biz onları ayırt etmeyiz onlar herzaman Allah’ın dini getirmişlerdir fakat
    Öldürülen peygamberlerde vardı
    Ve Allah’a kendi kavimlerini şikayet eden ve bıkan, terk edenlerde vardı
    Muhammed Sav Habibullahdır (Allah’ın sevgilisidir, sevgili kulu)
    O öbür peygamberlere göre çok merhametli ve esirgeyiciydi
    Kendisine Zulmü edeni bile af ederdi.
    Ve miraça çıktığında
    Her peygamberin bir mertebede olduğunu okuyup duymuşsundur.
    O, Öbür Peygamberlere İmamdı, onlara namaz kıldırdı
    Unutma (veren el, alan elden daha hayırlı)

    • CuneytAktan Reply

      Güzel cevap ancak bazı peygamberlerin öldürülmesi, kavmini terk etmesi, şikayet etmesi, ki şikayet edenlerden birisi de Hz.Muhammed’dir, Allah’ın Hz.Muhammed’i diğerlerinden üstün tuttuğunu göstermez. Ayrıca diğer peygamberlerin öldürülmesi hikayenin doğru olduğunu da göstermez. Neden göstermez, çünkü onların öldürülmesi Allah’ın ve meleklerin öldürülen peygamberleri yine kurtarmaktan aciz olduğunu, kurtarmaya yetişemediklerini, Cebrail’in yeterince hızlı inemediğini ve kurtaramadığını ima eder. Oysaki Allah her türlü eksiklikten münezzehtir öyle değil mi?

      Kur’an’da Hz.Süleyman’a ondan sonra kimseye nasip olmayacak bir hükümranlık verildiği de yazar. Kuş dili öğretilmiştir. Böylece Hz.Süleyman hayvan, böcek ne varsa onlarla anlaşabilmiş, iletişime geçebilmiş, onları kendi ordusunda kullanabilmiştir. Dağlar, demirler emrine verilmiştir. Cinler, şeytanlar Hz.Süleyman’ın emrinde çalışmış, dilediği biçimde heykeller, kaleler, çanaklar yapmışlardır. Okyanusların en derin bölgelerine dalıp, ona hazineler getirmiştir. Rüzgarlar bile emrine verilmiştir. Bütün bunlar Kur’an’da yazar. Kendisinden sonra hiç kimseye verilmeyen bir hükümdarlık ise, bu hükümdarlık Hz.Muhammed’e de nasip olmamıştır. Öyleyse Allah’ın Hz.Süleyman’ı kendisinden sonra gelen tüm peygamberlerden daha ayrıcalıklı ve üstün kıldığını söyleyebiliriz…

      Keza Hz.İsa da ölüleri diriltiyor, hastaları iyileştiriyor, eliyle çamurdan kuşa benzer bir şey yapıp ona üflediğinde canlı bir kuşa dönüştürüyordu. Bunlar da Hz.Muhammed’e verilmemiş olan üstün özellikler…

      O yüzden benim kanaatimce Müslümanların Allah’ın Hz.Muhammed’i diğer peygamberlerden üstün tuttuğunu söylemesi şu ayetlerden öte bir şey değildir:

      “Dinlerini parçalayan ve gruplara ayrılanlardan olmayınız! Her grup, kendinde olan ile böbürlenmektedir.” (Rum 32, Muminun 53)

      Yani Yahudiler nasıl kendi dinlerinin ve peygamberlerinin en üstün olduğunu, Hristiyanlar da kendilerininkinin en üstün olduğunu iddia ediyorlar ve peygamberlerini tanrısallaştırıyorsa, Müslümanlar da Hz.Muhammed’i bu gibi rivayetler ile yüceltiyorlar. Yani herkes ayetteki gibi kendinde olan ile böbürleniyor. Ve bana soracak olursan dostum, bu Kur’an’a, yani Allah’a göre yanlış bir tutum…

      Sevgiler.

  3. SERDAR Reply

    Sayın admin. Yazınızda ki uslüb için teşekkür ederim. Ağzını eyip bükenlerden olmadığınız için ayrıca teşekkür ederim. Allah bize peygamberleri arasında ayrım yapmamamızı net bir şekilde ifade etmiştir ki bunda Kuran a inanan hiç bir varlık için şüphe olmadığını düşünüyorum. Anlatılan bu konu ile alakalı ve de alakasız çoğu safsata olan fazlasıyla hadis adı verilen hurafeler doludur. İnsanlar Allah a sürekli bir ortak ve eş arayışındalar bilerek yada bilmeyerek. Allah ın rahmetinden merhametinden şüphe duyup, peygamler de dahil olmak üzere başkalarından yardım dilemeleri gibi. Yazılarınız da çoğunlukta olan dini yazılarda olduğu gibi peygamberi/peygamberleri olağan üstü bir nitelemede bulundurup, kuran dışı cümleler kursaydınız eminim daha çok taktir alırdınız.
    Allah bizi hakkıyla kendisine teslim olanlardan etmesi ümidiyle.
    Allah razı olsun.

  4. Burcu karagöz Reply

    Teşekkür ederim sen mükemmel sin 💜okuyorum yazdıklarını sağol 🙏

    • CuneytAktan Reply

      Estağfurullah, çok naziksiniz. Ben de okuduğunuz için teşekkür ederim. Saygılar.

  5. Serhat Reply

    Sayın Cüneyt Bey,
    Eminim ki benim dini bilgim sizin bilginizden kat ve kat az ve eksiktir. Bana geçen his şöyle,
    Konu başlığı güzel lakin alt başlıklar ve açıklamalar fazlaca amiyane geldi bana. Ben bu anlattıklarınizin sahih bir kaynaktan olup olmadığını bilemiyorum. Ancak doğru olduğunu farz edelim Kehf suresi 65-82 ayetleri bir örnek teşkil edebilir diye düşünüyorum. Yani yüce Allah tövbe haşa bazı durumlarda acizliginden değil ibret imtihan vesilesi ile birşey anlatmak istiyor olabilir. Keza peygamber olduğu halde Cebrail Aleyhisselam’ı Allah isterse peygamberinin tanımadığı hadiseler vardır. Misal,
    Ebu Hureyre (ra) dan rivayet, Resul-i Ekrem (asm) ferman etmiş ki:

    “Melekül Mevt (yani Azrail) Musa Aleyhisselama ruhunu kabzetmek için gönderilmiş. Hz. Musa’ya geldiği zaman, Ona tokat vurmuş, bir gözü çıkmış. Azrail Aleyhisselam Rabbine dönmüş, demiş ki: “Beni öyle bir kula gönderdin ki, ölümü istemiyor.” Cenabı Hak tekrar ona gözünü iade etmiş.” (Sahihi Buhari, 2/113 ve 4/191; Sahihi Müslim 4/1843)
    Allah Teâlâ ölüm meleğini Musa’ya ruhunu kabzetmek için göndermemiş; ancak ve ancak imtihan ve ibtilâ için göndermiştir. Ni­tekim Allah Teâlâ Halili İbrahim (Aleyhisselâm)’a oğlunu kesme­sini emretmiş, fakat bunun hakikatim kasdetmemiştir. Eğer Musa (Aleyhisselâm) tokat vurduğu vakit onun ruhunu kabzetmek isteseydi, murad ettiği olurdu. Musa (Aleyhisseiâm) şeriatında tokat vurmak mubah­tı. Kendisi yanına giren bir adam görmüş. Onun ölüm meleği olduğunu tanımamıştı.
    Melek Meryem’e dahi gelmiş, o da melek olduğunu tanıyama­mıştı. Tanısa ondan Allah’a sığınmazdı. Keza iki melek insan kılığında Dâvud (Aleyhisselâm)’in yanına girmiş, onun huzurunda dâvaya dur­muşlardı. O da melek olduklarını tanıyamamıştı. Cebrail (Aleyhisselâm) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e gelerek ona imanı, islamı, ihsanı ve kıyameti sormuştu. O da kendisini tanıyamamış, gözden kaybolduktan sonra Cebrâîl olduğunu anlamıştı. (Bk. İbn Balabân, el-İhsân fî Takrîbi Sahîhi İbn Hibbân, hzr. Şuayb el-Arnavut, Beyrut-1991, XIV/115, rakam: 6223
    Musa (Aleyhisselâm) gelenin Allah tarafından gönderilen melek olduğunu bilememiş, kendisine hücum edecek bir insan zannetmiş ve nef­sini müdafaya kalkışmıştır. Bu da kasdı olmaksızın meleğin gözünün çık­masına müncer olmuştur
    Gibi… Bu hadiselere bakınca haşa Allah Teala aciz mı ki bu olaylar olmuş diye değil de ACABA BU OLAYLARIN BÖYLE ZUHUR ETMESİNDEKİ HİKMET ACEP NE OLAKİ diye sorup cevap aramak sanki daha edebe uygun olurdu diye düşünüyorum. Saygılarımla

    • CuneytAktan Reply

      Sayın Serhat, öncelikle ilginize ve vakit ayırıp yorum yazdığınız için teşekkür ederim.

      Yazımda kullandığım hadislerin kaynağının sahih olup olmadığını sorgulamış ve bana gene kaynağı sahih olup olmadığı belli olmayan, peygamberin söylediği “RİVAYET/İDDİA” edilen, ama gerçekte Ebu Hureyre (ra) adındaki bir şahsın “peygamber böyle söylemişti” dediği sözler ile cevap vermişsiniz. Yani sizin dediklerimi çürütmek için kullandığınız kaynağın bile sahih/doğru olup olmadığı belli değil…

      Ayrıca söylediklerime sahih kaynak arıyorsanız “Tanrı Ademi kendi suretinde yarattı” ifadesi Tevrat’ta geçmektedir. Bakınız: “Tanrı, ‘İnsanı kendi sûretimizde, kendimize benzer yaratalım’ dedi, Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.” Yaratılış (Tekvin).1: 26; “Tanrı insanı kendi sûretinde yarattı. Böylece insan Tanrı sûretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.” Yaratılış (Tekvin).1: 27; “Adem soyunun öyküsü: Tanrı insanı yarattığında onu kendine benzer kıldı.” Yaratılış (Tekvin).5: 1.)

      Tevrat, yazımda kullanmam için yeteri kadar sahih bir kaynaktır diye düşünüyorum. Ancak son ahit Kur’an ile Tevrat’ın ve İncil’in geçerliliği ortadan kalkmıştır. Çünkü Allah Yahudilerin ve Hrsitiyanların kitapları kendi elleriyle kendi zanlarına göre değiştirdiklerini Kur’an’da bildirmiştir. Tahminim, bu sözleri peygamberin söylediğini rivayet eden zatlar da, peygamber öldükten sonra Kur’an’ı terk etmiş ve din diye başka kitaplar ile amel etmişlerdir. Aksi takdirde Kur’an ile amel etseler böyle cümleler kurmaları ve dine Allah gibi yeni hükümler getirmeleri imkansızdı. Her neyse efendim…

      Allah kitapta diyor ki:

      “Rabbinizden size indirilene uyun, onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.” (Araf 3)

      Bu ne demek? Allah’ın dinini öğrenmek ve doğru yoluna ulaşmak için kaynak olarak Kur’an’dan başkasına uymayın, dost ve mürşit olarak kabul etmeyin demek…

      Peki buna rağmen ne oluyor? İnsanlar dini anlamak için Kur’an’ın yetersiz olduğunu sanıyor ve peygamberin söylediği iddia edilen sözler ile din diye amel ediyor… Merak etmeyin, bu sadece günümüzde yaşanan bir olay değil… Hz.Muhammed’in yaşadığı zamanda bile Kur’an’ı dini açıklamak için yeterli görmeyenler ve din diye atalarını üzerinde buldukları Hz.İsa, Musa, Yahya, Şuayb vs şöyle söylemişti, etmişti gibisinden rivayet edilmiş sözler ile amel edenler mevcuttu. Bunlar Hz. Muhammed’e de din diye kendilerine Kur’an’dan başka sözler getirmesini söylediler…

      “Ayetlerimiz onlara açık olarak okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: “Git bize bundan başka bir kitap (Kur’an) getir yahut bunu değiştir…” (Yunus 15)

      Peki Hz.Muhammed bunlara ne cevap verdi dersiniz?

      “De ki: Benim onu kendi arzuma göre değiştirmem mümkün değildir. Ben, sadece bana vahyedilene uyarım. Ben eğer Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım.” (Yunus 15)

      Bu ne demek? Hz.Muhammed dine kendisine vahyedilen Kur’an haricinde hiçbir şey eklemedi ve Kur’an dışında başka hiçbir şey ile din diye amel etmedi demek. Peki, Hz. Muhammed neden böyle davranmış olabilir? Nedeni çok basit. Öyle davranmıştır çünkü:

      “Din yalnız Allah’a aittir!” (Zümer 3)
      “Hüküm yalnız Allah’a aittir.” (Yusuf 40)
      “O hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez.” (Kehf 26)

      Ayetlerden anlaşılan şudur ki, ne peygamberler ne de bir başkası, Allah’tan başka hiç kimse, dine hiçbir kelime, söz, hüküm ekleyemez veya çıkaramaz demek…

      O halde burada bir hakikati açığa çıkarmak gerekiyor… İslam dini Hz. Muhammed’in hükümlerini belirlediği/koyduğu bir din değil, Allah’ın hükümlerini koyduğu bir dindir, Allah’ın dinidir! Kur’an-ı Kerim’deki sözler de peygamberimizin sözleri değil, âlemlerin rabbi olan Allah’ın sözleridir!

      Dolayısı ile İslam, zannedildiği gibi peygamberimizin hayatı boyunca söylediği rivayet edilen hadislerden (sözlerden), hareketlerden, giydiği kıyafetlerden, saçının sakalının şeklinden oluşan bir din değil, gerçekte Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerden, yani Allah’ın hadislerinden oluşan bir dindir! Peygamberin kendisi de daha önce kitap nedir, iman nedir bilmez iken, Kur’an sayesinde hidayete, doğru ve güzel ahlaka, Allah’ın dosdoğru yoluna ermiştir. Dolayısı ile din ile ilgili her konuda ve şu anda bahsi geçen konu hakkında Kur’an ile amel etmek gerekmektedir.

      O yüzden ben size Hz.Musa’nın canını almak için gönderilen meleğe Hz.Musa’nın tokat atıp, gözünü çıkarması ve onu korkutup kaçırması, meleğin görevini yapamaması açıklamanız hakkındaki en güzel cevabı yine Allah’ın kitabı Kur’an’dan vereceğim Sayın Serhat ki umarım öğüt alırsınız:

      “Onlar ayrıca “O’na bizim de görebileceğimiz bir melek gönderilmeli değil miydi?” dediler. Eğer biz öyle bir melek indirseydik, herşeyin hükmü verilip yeryüzünde yok edilmeleri gerçekleşmiş olurdu da, onların tevbe etmeleri de beklenmez, kendilerine göz bile açtırılmazdı. (Hemen helâk edilirlerdi.)” (Enam 8)

      Bu ayet şu demek oluyor, eğer Allah bir kulunun canını almak için bir melek gönderirse, bunu kimse önleyemez demek. Kaldı ki bana örnek olarak verdiğiniz Kehf Suresindeki ayetlerde Hz.Musa’nın peygamber olmasına rağmen, Hızır olduğu iddia edilen kişinin yapıp ettiklerini anlamaktan bile aciz bir varlık olduğunu gösteriyor. Daha Hızır’ın neyi neden yaptığını bilemeyen bir beşer, Allah tarafından canını almak için gönderilen meleğe nasıl tokat atabilir ve gözünü çıkarabilir? Nasıl onun görevini yapmasını önleyebilir? Lütfen böyle saçmalıklar ile amel etmeyin. Benim yazımdaki edebimi, üslubumu sorgulamadan önce lütfen biraz aklınızı kullanın ve Allah’ın kadrini gereği gibi idrak edin…

      Saygılarımla efendim…

      • serhat Reply

        Sayın Cüneyt bey,
        öncelikle tekrar etmek isterim ki dini ve ilmi bilgimin sizin bilginiz yanında zerre-i miskal kaldığı kanaatindeyim. sondan başlayayım. Kehf suresindeki Hızır a.s.veya Allahın ayetle sabit kıldığı özel kulu ile Hz.Musa a.s. arasında geçen olayları anlatan ayetlerden yola çıkarak ” Hızır olduğu iddia edilen kişinin yapıp ettiklerini anlamaktan bile aciz bir varlık olduğunu gösteriyor. Daha Hızır’ın neyi neden yaptığını bilemeyen bir beşer” burada Hz. Musa’yı bu şekilde tasavvur etmek “Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.” (Kehf, 18/65) ayetini inkar veya kabul etmemek gibi oluyor. burada Allah c.c. zaten açık açık ayet olarak Hızır veya Kulunun kendisine katından bir ilim ve rahmet verdiğini söylerken bunu Hz. musa’nın anlamaması gayet normal değil mi ? çünkü Allah böyle istemiş yani Hz Musa’nın anlamamasını istemiş ve böyle zuhur ettirmiş. buradan çıkaracağımız sonuç Allah c.c. zamandan ve mekandan münezzeh olup istediğine istediği ilmi verip istediği gibi rolleri değiştirebilir demek olur ki mevla isterse ol deyince oluverir isterse zahir hayatın usulüne uygun olarak olayları cereyan ettirebilir kudret sahibi Allah’tır. bu minvalde Hz.Musanın tokat attığı meleği kendisine tanıttırmamış ve Hz.Musa’nın insani yani beşer olması gereği verdiği tepkiye dikkat çekilmiştir diye düşünerek gerekli ÖĞÜTÜ ben dahil tüm inananlar almış oluyor.
        diğer bir konu; “Peygamberin kendisi de daha önce kitap nedir, iman nedir bilmez iken, Kur’an sayesinde hidayete, doğru ve güzel ahlaka, Allah’ın dosdoğru yoluna ermiştir” cümlenize asla ve kata katılmıyorum hiç hoş ta bir tasfir olmadığını düşünüyorum. şöyle ki; Efendimiz s.a.v. çocukluğundan peygamberlerlik görevinin verildiği döneme kadar görevine ilmek ilmek hazırlanmış ZATEN DOĞRU VE GÜZEL BİR AHLAKA sahip idi ki adı EL_EMİN olarak anılır ve herkesin sözüne itibar ettiği güzel ahlaklı birisiydi. peygamberlik görevi ile başlayan kuran hükümleri ile sadece bunu ilmi ve ameli olarak perçinlemiştir demek çok daha uygun bir tabir olur diye düşünüyorum.
        diğer bir konu olan Efendimiz s.a.v. elbette kurana ne bir harf eklemiş nede bir harf eksiltmiştir. harfiyyen uygulamış ve tebliğ etmiştir. lakin kuranın her ayeti melaen evet anlaşılabilir iken tatbiki ve tefsiri için Efendimiz s.a.v şeklen insanlara bunu göstermiş ve ilmen bunu izah etmiştir ki biz bunlara SÜNNET diyoruz. sünnet uygulamasını kuranda görebiliyormuyuz peki? ana hatları ile evet ama şeklen hayır. bu ne demek oluyor örnek ile açıklayayım. misal Allah c.c. ayetlerinde namaz kılmayı emretmiştir. ama nasıl kılınıcağını efendimiz s.a.v tarif etmiştir şimdi biz buna kurana ekleme yaptı diyebilirmiyiz? elbette diyemeyiz. işte biz buna sünnet diyoruz. peki biz bu sünnetleri bugün nasıl öğreniyoruz elbette rivayetler ile yani efendimizin dediğini duyan duyanı duyan…. ve keza efendimizin yaptığını gören, göreni gören… gibi silsileler vasıtasıyla bugün şeklen ve ilmen bilgi sahibiyiz. ha yalan,uydurma,bidat hadisler,sünnetler yok mu? elbette var ki olması kadar da doğal birşey olamaz çünkü efendimizi duyan ve görenler ile aramızda 1400 yıl var. şimdi toparlayacak olur isek efendimiz indirilen namaz ayetlerini şeklen tarif ve tasfir etmese biz nasıl kılınacağını doğal olarak bilmeyecektik ve “Peki buna rağmen ne oluyor? İnsanlar dini anlamak için Kur’an’ın yetersiz olduğunu sanıyor ve peygamberin söylediği iddia edilen sözler ile din diye amel ediyor” olarak bahsettiğiniz cümlenizi çürüten aşağıdaki ayetlerdir sanırım
        “Biz, her peygamberi mutlaka kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara (emredildikleri şeyleri) açıklasınlar…” (İbrâhîm,14/4).
        “Sana bu zikri (Kur’ân’ı) indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayâsın, tâ ki düşünüp öğüt alsınlar.” (Nahl,16/ 44).
        “Biz sana Kitâb’ı indirdik ki, hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklayasın ve inanan bir kavim için, (o kitap) yol gösterici ve rahmet olsun” (Nahl, 16/64) gibi ayetlerden de anlaşılacağı üzere DEMEK Kİ BAZI ÂYETLERİN TEFSİRİNE RESÛLÜ’NÜN İZAHI OLMADAN ULAŞMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR.
        saygı ve hürmetlerimle…

        • CuneytAktan Reply

          Peki Serhat kardeşim, ilgin için teşekkürler. Öncelikle benim hiçbir şey bildiğim yok. Ben sadece peygambere indirilene, vahyolununa uyuyorum. Çünkü bana göre gerçek peygamber sünneti budur… Dolayısı ile senin dinin sana, benim dinim de banadır. Herkes din diye istediği ile amel etmekte serbesttir. Selametle…

          “De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur’an), Rabbinizden gelen basîretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.” (Araf 203)

          “De ki: Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım.” (Enam 50)

          “De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım.” (Ahkaf 9)

          “İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah’tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanıyorlar?! (Casiye 6),

          “Allah hadisin/sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi.” (Zümer 23)

          “Artık bundan (Kur’an’dan) sonra, başka hangi hadis/söze inanacaklar?” (Araf 185)

          “Rabbinizden size indirilene uyun, onu bırakıp başka dostlara uymayın.” (Araf 3),

          “De ki: Onu (Kur’an’ı) kendiliğimden değiştir­mem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım.” (Yunus 15),

          “Allah sözün/hadisin en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir.”(Zümer 23)

          “Böylelerine, Allah’ın indirdiğine uyun dendiğinde şu cevabı verirler: “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.” Peki, şeytan onları, alevli ateşin azabına çağırmış olsa da mı?” (Lokman 21)

          https://www.cuneytaktan.com/?p=129

          • serhat

            eyvallah üstadım.
            öncelikle,niyetim sizi kırmak,eleştirmek değil lütfen yanlış anlamayınız beni.
            ben bu anlatılanlara inanmıyorum , ben sadece kuranda yazan ayetlere bakarım onunla amel ederim demekte gayet özgürsünüz saygı duyarım ve asla eleştirme hakkım olamaz. sonuçta ibadet menfi bir görevdir. lakin bu durumda kendi inandığınız dine göre amel edecekseniz kendi inandığınıza göre amel etmeyenleri de eleştirmeyecek ve inançlarına saygı göstermek durumunda olmanız gerekecektir. dolayısıyla cebrail a.s. ile ilgili bu anlatılan kıssaya inanmama hakkına sahipsiniz lakin inananlara YAZIKLAR OLSUN deme hakkına sahip değilsiniz nasıl ki buna inananlar sizin inanmamanıza YAZIKLAR OLSUN diyemeyeceği gibi.
            saygı ve hürmetlerimle

          • CuneytAktan

            Sevgili Serhat kardeşim. Üstad diyerek onore ettiğiniz için teşekkür ederim. Çok naziksiniz ancak hiçbir konuda üstad olmadığımı belirtmek isterim. Sadece Allah’ın bilmeme izin verdiği kadarı ile bildiğime ve doğru olduklarına inandığım bazı kişisel gerçeklerim var. Ki belki de bildiğimi ve bulduğumu sandığım bu gerçekler de mutlak hakikat olmayabilirler… Ancak kendi zannıma göre bir hakikat olabilirler. Dolayısı ile doğruluğunu kesin olarak savunacağım mutlak hakikatler olamayabilirler…

            O halde dediğiniz gibi bir ahkam kesmek ve böyle sözler kullanmak biraz yanlış olabilir, sürçi lisan ettiysek, istemeden sizleri kırdık ve kızdırdıysak, sizin de bana aynı şekilde yanıt vermenizi gerektirecek üslup kullandıysak affola. Belki de Mevlana’nın, ariflerin ve inisiye masonların dediği gibi bazı konularda susmak ve bildiklerini kendine saklamak gerekir…

            Ancak; Kur’an’daki bazı açıklamalar yüzünden aklıma takılan bir konu var, müsaadenizle, mademki kimseyi eleştirmek hakkımız değil, susmamız ve bildiklerimizi kendimize saklamamız gerekir, o halde neden kendilerini örnek almamız için gönderilmiş olan peygamberler kendilerine gelen gerçeği saklamamışlar ve bunu tüm insanlığa açıklamışlar? Bir kandil gibi etraflarını aydınlatmayı ve yanmayı seçmişler? Neden diğerleri gibi susup, ilmi yalnızca kendilerine saklayıp, insanların karanlıklarda kalmasına göz yummamışlar da insanların okuması, düşünmesi, eleştirmesi, tartışması ve bir şekilde akılları yoluyla hakikati bulmaları için her şeyi apaçık şekilde anlatmışlar?

            Kendisinin doğru yolda olduğunu zanneden birisi, objektif olarak başkaları tarafından eleştirilmeden nasıl yaptıklarının hatalı olup olmadığını idrak edebilir ve kendisini sorgulayıp kendisini düzeltebilir? Hataları hiç yüzüne vurulmayan, yaptıkları yanlış olduğu halde dalkavukları tarafından hep alkışlanan ve kendisinin doğru olduğuna inandırılan birisi, bir gün bir başkası tarafından eleştirilmeden kendisi hakkındaki hakikati nasıl kavrayabilir? Ölene kadar hatalar içinde yaşayabilir böyle bir insan. İşte peygamberlerin kavimlerindeki insanlarda kendilerini ve atalarını doğru yol üzerinde sanıyor ve din diye İslam dışında ibadetlerle meşgul oluyorlardı. Peygamberlerde kendilerine verilen kitaplar ile onları bir güzel eleştiriyor hatta yeri geldiğinde aşağılıyordu.

            Eğer peygamberler örnek almamız için gönderildiyseler, o zaman eleştirmek ve eleştirilmek en doğal insani hakkımız ve görevimizdir diyebilirim… Kaldı ki Allah’ın tüm kitabı insanları yapıp ettiklerinden dolayı eleştirmekle ve onlara doğruyu anlatmakla dolu…

            Acaba peygamber Allah’ın herkesi dini inançlarından dolayı sorguladığı, eleştirdiği ve hatta bazı yerlerde aşağıladığı ayetleri aman insanları eleştirmeyim, kırmayım, herkes istediğine inanmakta özgür diye açıklamaktan vaz mı geçmişti yoksa başına gelecek her şeye rağmen ayetlerden hiçbir şey çıkarmadan, Allah’ın üslubunda bir düzeltme yapmadan açıklamaya devam mı etmişti?

            Bakın Kur’an’da Hz.Muhammed ve ondan önceki peygamberler kavimlerindeki insanlara tebliğ ettikleri dine inanmadıkları zaman nasıl sesleniyorlar:

            • Araf Suresi, 138. ayet: İsrailoğulları’nı denizden geçirdik. Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir topluluğa rastladılar. Musa’ya dediler ki: “Ey Musa, onların ilahları (var; onlarınki) gibi, sen de bize bir ilah yap.” O: “Siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz” dedi.

            • Hud Suresi, 29. ayet: “Ey Kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim, yalnızca Allah’a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Onlar gerçekten Rablerine kavuşacaklar. Ancak ben sizi, cahillik etmekte olan bir kavim görüyorum.

            • Zümer Suresi, 64. ayet: De ki: “Ey cahiller, bana Allah’ın dışında bir başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?”

            • Ahkaf Suresi, 23. ayet: Dedi ki: “İlim ancak Allah Katındadır. Ben size gönderildiğim şeyi tebliğ ediyorum; ancak sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.”

            • Taha Suresi 61. Ayet: Mûsâ, onlara şöyle dedi: “Yazıklar olsun size! Allah’a karşı yalan uydurmayın, yoksa sizi azap ile yok eder. Allah’a karşı yalan uyduran mutlaka hüsrana uğramıştır.”

            • Kasas Suresi 80.Ayet: Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: «Yazıklar olsun size! Allah´ın sevabı, iman edip iyi işler yapanlar için daha hayırlıdır. Ona ise sadece sabredenler kavuşturulur.» dediler.

            Madem ki her konuda Peygamber sünnetine uygun hareket ediyoruz, o halde insanlara karşı onlar gibi konuşmak, hitap etmek de gerekir sizce de öyle değil mi Sayın Serhat? Gördüğünüz üzere peygamberlerde insanları dini inançlarından dolayı eleştirmiş ve hatta yeri geldiğinde aşağılamış… O halde peygamber sünneti gereği bizler de insanları eleştirebiliriz… Sizin dediğiniz gibi bir insan olmak için ancak peygamberler üstü bir insan olmak gerekir… Gerçi şimdi düşündüm de sanırım siz peygamberlere de “sizin insanları dini inançlarından dolayı eleştirmeye ve onlara yazıklar olsun demeye hakkınız yok!” derdiniz… 🙂 Onu dediğiniz anda peygamberlerin suratını görmeyi çok isterdim… Gözleri faltaşı gibi açılacak ve durup bir düşüneceklerdir. Çünkü bu dediğiniz kitaba göre doğrudur…

            “İnsanları dilleri ile arkalarından çekiştiren ve karşılarında kaş, göz hareketleri ile onları aşağılayan herkesin vay haline!” (Hümeze 1)

            Ancak bana göre bu dediğiniz bile onları görevlerini yapmaktan ve aynı şekilde konuşmaktan alıkoymayacaktır. Çünkü Allah kitabında peygamberlerin böyle dediğini bildiriyor. Ne kadar tuhaf bir paradoks değil mi?

            Sevgi ve saygılarımla

  6. serhat Reply

    Estağfurullah üstadım, size ne kırıldım ne de kızdım….
    Konunun şirazesi olması gerektiği yerden kaydı sanırım.
    Lakin Paragraf paragraf cevaplarınıza cevap vermek isterim.
    “ Belki de Mevlana’nın, ariflerin ve inisiye masonların dediği gibi bazı konularda susmak ve bildiklerini kendine saklamak gerekir…” sözünüze asla ve kata katılmıyorum. İnandığınız şeyleri söylemekte özgür olduğunuzu ve fikirlerinize saygı duyulması gerektiğini daha önceki cevabımda da söyledim tekrar söyliyeyim; saygı duyarım, aynı düşünmek , aynı inançta olmamız bir zorunluluk değil tamamen tercih hakkıdır saygı duymak ile mükellefiz neticede tekrar edeyim amel,ibadet menfi bir yükümlülüktür. Ben size hiçbir cevabımda inandığınız şeyleri söyleme hakkına sahip değilsiniz veya sizin konuşmaya fikrinizi beyan etmeye hakkınız yok diye bir cumle kurmadım , kurmaya da hakkım yoktur.
    Altını çizerek tekrar edip hatırlatmak isterim ki sizi eleştirdiğim tek konu; kendi inancınızı,fikrinizi açıklarken sizin tarafınızda olmayanlara “YAZIKLAR OLSUN” deme hakkınızın olmadığını ve bu uslubun yanlış olduğunu söylemek istedim. Bu tarafınıza yapılmış tek eleştirimdir ki ;
    “O halde dediğiniz gibi bir ahkam kesmek ve böyle sözler kullanmak biraz yanlış olabilir, sürçi lisan ettiysek, istemeden sizleri kırdık ve kızdırdıysak, sizin de bana aynı şekilde yanıt vermenizi gerektirecek üslup kullandıysak affola.” Açıklamanız ile aynı noktada buluştuğumuz için gerçekten çok memnun oldum. Eksik olmayın , var olun. Neticede eleştiri bir kınama ve hakaret asla değildir. Ve eleştiriye açık olup yapılan eleştiriyi haklı bulup o yanlıştan geri adım atmak bir ahmaklık değil bilakis büyük bir erdemdir ki sizde bu erdemi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim.

    “Ancak; Kur’an’daki bazı açıklamalar yüzünden aklıma takılan bir konu var, müsaadenizle, mademki kimseyi eleştirmek hakkımız değil, susmamız ve bildiklerimizi kendimize saklamamız gerekir” cümlenize katılmıyor gerekçesine yukarıda ve daha önce de gerekli açıklamayı getirdiğimi bildiklerinizi kendinize saklamanızı ima eden veya açıkça söylediğim tek bir cümle dahi kurmadım.

    “Madem ki her konuda Peygamber sünnetine uygun hareket ediyoruz, o halde insanlara karşı onlar gibi konuşmak, hitap etmek de gerekir sizce de öyle değil mi Sayın Serhat? Gördüğünüz üzere peygamberlerde insanları dini inançlarından dolayı eleştirmiş ve hatta yeri geldiğinde aşağılamış… O halde peygamber sünneti gereği bizler de insanları eleştirebiliriz…” cümlenize tek cevabım ayetlerle örneklediğiniz ve bu bağlamda sonuca aldığınız tüm ayetler amenna ve saddakna doğrudur çünkü bunlar PEYGAMBERLERİN MENFİ , NEFSİ VE KENDİ İNSİYATİFLERİ İLE KURDUĞU CÜMLELER DEĞİL ALLAH c.c. TARAFINDAN PEYGAMBERİNİN AĞZINDAN SÖYLEDİĞİ ALLAH’IN KENDİ KELAMI OLAN AYETTİR. Yani bu cümleleri kuran evet peygamberi dir ama bunu vahiy ile peygamberine indirerek söyletmiştir. Ha sizde Allah c.c. bana melekleri vasıtasıyla bunları söylememi emretti diyorsanız o ayrı… peygamberlerin ayet olarak kuranda geçen ağızlarından çıkmış laflara bakaran bu hükmü çıkarmak şahsımca kabul edilebilir bir cevap değildir. Bu örneği verebilmek için yani peygamberlerin inanmayanları aşağılayıcı cümle kurduğunu aşağıladığını hakaret ettiğini ayet dışında günlük hayatında vahiy harici kendi kurduğu cümleler ile ispatla mükellef olmak gerekir ki hiçbir hadis kaynaklarında peygamberlerin böyle bir hitap tarzı ve cümle kurduğuna ben rastlamadım. Siz rastladıysanız lütfen paylaşınız diyeceğim lakin “Ben sadece peygambere indirilene, vahyolununa uyuyorum. Çünkü bana göre gerçek peygamber sünneti budur…” cümlenizden kuran haricinde hadis kaynaklarına itibar etmediğinizi anlıyorum bilmiyorum yanlış mı anlıyorum.
    “Gerçi şimdi düşündüm de sanırım siz peygamberlere de “sizin insanları dini inançlarından dolayı eleştirmeye ve onlara yazıklar olsun demeye hakkınız yok!” derdiniz… “ bu cümleyi ben inandığım bir peygambere kullanıyorsam BEN TÖVBE HAŞA MÜSLÜMAN DEĞİLİM DEMEKTİR. Bu cümleyi peygamberimiz kurup bu ayet olarak kuranda yer alıyorsa BİR MÜSLÜMAN BİLMELİ VE ANLAMALI Kİ BU CÜMLEYİ KURAN PEYGAMBER DEĞİL ALLAHcc’tır. Bilmiyor ve anlamıyorsa o kişi zaten ne ALLAH’a inanmıştır ne de peygamberini anlamıştır
    Saygı ve hürmetlerimle

    • CuneytAktan Reply

      Dostum, evet beni iyi anlamışsınız. Ben peygamber sünneti olarak, peygamberi görenin, onu göreni görenin vs ve 1400 yılda kaç kuşak ve kulak geçtiyse artık siz hesaplayın, peygamber böyle söylemişti dediği şeyler ile din diye amel etmiyorum. Ben Allah’ın ayetlerde peygamberine kavmine söylemesini ve o söylediğine göre amel etmelerini buyurduğu gibi sadece peygambere vahyedilen Kur’an’a uyuyorum. Çünkü daha önce de açıkladığım gibi din peygamberin hayatı boyunca söylediği sözlerden, yaptığı hareketlerden, giydiği elbiselerden, saçının sakalının şeklinden, kaç kadınla evlendiğinden, dişini nasıl fırçaladığından, nasıl yemek yediğinden, çatalı hangi eliyle tuttuğundan vs’den değil, Kur’an’daki Allah’ın hadisleri olan ayetlerden oluşan bir dindir. O yüzden Cebrail peygamberleri kurtarmaya yetişemedi, Hz.Musa Azrail as’a yumruk attı gözünü çıkardı gibisinden akıl ve hikmet dışı şeyler ile din diye amel etmeyi kabul edemiyorum.

      Neden onlar ile amel etmediğime ayrıca değinecek olursak:

      Allah Cuma 5’te: “Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” diyor. Yani Kur’an ile yükümlü tutulup da din diye onunla amel etmeyenlerin durumu ciltler dolusu kitap taşıyan eşek, yani din diye Kur’an haricinde ciltler dolusu başka dinler, kitaplar, bilgiler, hadisler ile amel eden insanın durumuna benzer demiş. Böyle davranan insanlara Allah resmen kitabında “eşek” demiş. Ben din diye ciltler dolusu başkalarının din diye rivayet ettiği sözler ile amel eden bir eşek değil de peygamber gibi Allah’ın indirdiği ile amel etmeyi seçen birisiyim. Çünkü Allah insanların üzerindeki yükü kaldırmak ve onları hafifletmek de ister.

      “Allah, din hususundaki ağır teklifleri sizden hafifletmek istiyor. Çünkü insan sabır ve tahammül bakımından zayıf yaratılmıştır.” (Nisa 28)

      Ayrıca dostum, biliyorsundur ki Allah’ın bilgisi dışında bir yaprak dahi düşmezmiş (Enam 59). Yani her şey Allah’ın izni ile gerçekleşiyor. Peygambere bu sözleri kavmine karşı söyleten Allah olduğuna göre, ben peygamber değilim ama Kur’an yerine dost olarak başkalarına uyanlara karşı bana da bu sözleri söyleten ve yazdıran da Allah olabilir. Ne de olsa “attığın zaman sen atmadın ama Allah attı” diyen ve her şeyin kendisinden olduğunu bildiren bir rabbimiz var…

      Ayrıca bu konulardaki düşüncelerimi yazdığım “ayet mi hadis mi”, “peygamberler günah işler mi”, “insan eşref mahlukat mıdır” başlıklı yazılarımı da okumanızı rica ederim.

      Bana göre insan kendini, ne olduğunu, neden yaratıldığını, gücünün nelere yettiğini ve Allah’ın kadrini iyi bilmeli… O yüzden de Kur’an’ı iyi okumalı ve üzerinde derin derin tefekkür etmeli.

      hürmetlerimle

  7. serhat Reply

    Üstadım her cevabınızda konu başka yerlere gitmekte bu cevabım ile aramızda geçen seviyeli tartışmaya memnuniyetle son vermek isterim.
    öncelikle sizi tanıdığıma gerçekten memnun oldum. uzun zaman oldu böyle çekişmeli ve seviyeli münazara yapmayalı. çok severim içinde hakaret içermeden ve birbirini kırmadan tartışabilmeyi. buna ülke olarak insanlık olarak çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
    büyük bir ustalık ile konuları başka yerlere çekmektesiniz ve oldukça mahirsiniz bu konuda 🙂 ben en başından beri söylediğim şeyi son kez söylüyorum;
    istediğiniz bilgiye istediğiniz gibi inanabilirsiniz lakin sizin gibi düşünmeyen birine hakaret etmek veya kınamak hakkı vermez bu durum size. ki bu konuda önceki cevapta anlaştığımız cümleniz ile sabittir 🙂 ki bu münazaranın galibi bu durumda ben oldum:))))
    diğer yazılarınızı inceleme fırsatı bulamadım. en müsait zamanımda onlarada bakacağım inşaallah.
    rövanşlarda görüşebilmek üzere:)
    saygı ve hürmetlerimle….

  8. CuneytAktan Reply

    Sayın Serhat, üslup konusunda size hak verdim lakin diğer konularda katılmadığımı ben de buradan bir kez daha bildireyim 🙂 Karşılıklı aynı duygular içerisinde olduğumuzu ve benim de bu atışmalardan ayrıca keyif aldığımı bilmenizi isterim. İlginiz, zaman ayırıp yazdıklarımı okuduğunuz ve cevapladığınız için ben ayrıca size teşekkür ederim. Allah’a emanet olunuz.

    Sevgi ve saygılarımla

  9. Murat Yılmaz Reply

    Cebrail korkmuş, dehşete kapılmış, ağlamış, üzülmüş…
    Hani melekler duygusu, iradesi olmayan varlıklardı, hani onlar insanlar gibi değildi?
    Dinle dalga geçiliyor…
    Huragelerinizi kendinize saklayın!

    • CuneytAktan Reply

      Merhaba Sayın Murat

      Yorumunuz için teşekkür ederim. Güzel tespit etmişsiniz. Güzel dinimiz bunlara benzer çelişki dolu, gerçeği yansıtmayan ve insan aklıyla dalga geçen bilgi kirlilikleri ile dolu maalesef.

      Saygılar

  10. Aysegül Reply

    Bu şekilde konuşma üslubunuz çok yanlış. Biz bütün peygamberlere ı inanıyoruz. Bütün peygamberlerin yolu bir, yol aynı yol tabiki. Sizin konuşma şekliniz anlatım şekliniz insanı dinden çıkarmaya yakın bir yolda. Dinimi üzerine akla mantığa yatan hicbiseyi sorgulamayın bence. Rabbimiz bütün peygamberlerinı seviyordur, çünkü Onları özel olarak seçmiştir. Yukarıda demişsiniz ki bütün peygamberleri aynı derecede seviyordur Muhammed sav daha mı fazla seviyor demişsiniz. La İlahe İllallah Muhammedun Rasullulah. Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun ki O güzel isminin yanına yazmış Rasulumun ismini.. Siz mantıklı konuşup mantıklı yazılar yazın. Bu sayfayı nereden açtım. Yazının sonunda yazık yazmışsınız ya size yazık. İnsanları saptirmayin

    • CuneytAktan Reply

      Sayın Ayşegül, öncelikle okuduğunuz ve cevap yazdığınız için teşekkür ederim. Yazınızı okuyan dinden çıkar demişsiniz. Ben Kur’an’dan ayetler ile konuyu açıklıyorum. Allah’ın Kur’an’da yazan gerçek dinine göre dinin ne olduğunu anlatmaya çabalıyorum. Siz hangi dine mensupsunuz da yazımın insanı dinden çıkarmaya yakın bir yolda olduğunu düşündünüz ben anlayamadım. Din diye Kur’an’daki din ile değil de atalarınızdan duyduklarınız ile amel ediyorsanız, elbette o dinden çıkacak gibi olmanız gayet doğal, çünkü ben Kur’an ve Kur’an’ın işaret ettiği akıl, ilim, bilim, mantık, hikmet ve din ile uyumlu şeyler anlatıyorum…

  11. Birisi Reply

    Sen saçma sapan konuş sonrada bana Allah soyletti de. Dostum senin kafanın icindeki beyin tanesinin idrak edemediği şeyler var…sen ya müslüman değilsin yada sapık ruha sahipsin. Peygamberimizin anlattığı şeye sen hikaye diyemezsin. Hikayeyi sen anlatırsın salaklar ve dinden haberi olmayanlarda cahiller de dinler.

    • CuneytAktan Reply

      “Bu Kur’an, ayetlerini düşünüp anlasınlar ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye, Sana indirdiğimiz mübarek bir Kitaptır. Sad Suresi 29.Ayet…

      Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.(BAKARA SURESİ / 13)

      Onlara, Allah neyi indirdiyse ona uyun dendi mi dediler ki: Hayır, biz atalarımız neye uyduysa ona uyarız. İyi ama atalarınızın aklı bir şeye ermiyorsa ve doğru yolu bulmadılarsa ne olacak? (BAKARA SURESİ / 170)

      İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler. (BAKARA SURESİ / 171)

      İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz. (BAKARA SURESİ / 242)

      Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. (BAKARA SURESİ / 269)

    • CuneytAktan Reply

      Kafanı karıştırdığım için üzgünüm ama sen bana ne kadar kızsan da hakikat Kur’an’a göre böyle… Sana bir başka şey daha anlatayım. Bu Vatikan’ın reddettiği Hz.Muhammed’in geleceğini yazan Barnabas İncil’inde Adem ile HAvva’nın cennette yasak meyveyi yiyip cinsel birliktelik yaşadıktan ve cennetten yeryüzüne sürüldükten sonra Adem as’ın kendisine çok kızdığı, yerden keskin bir taş alıp cinsel organını kesmek istediği, tam keseceği sırada Cebrail as’ın geldiği ve ona penisindeki fazlalıkları almasını öğrettiği, Adem as’ın da bunu kendi oğullarına uygulattığı yazar. Yani sünnet geleneği doğar. Şimdi Cebrail as bu olaya da yetişemeseydi ne olacaktı? İnsanlık soyu tükenecek miydi? Buna göre Cebrail as sadece o üç olayda mı inmiş olabilir yeryüzüne? Kim bilir kaç defa geldi gitti, halen de gelip gidiyordur…

  12. Mavi Reply

    misyoner bir zottiriğin uydurması. Sitesinden incil reklamı çıkıyor baksanıza

    • CuneytAktan Reply

      Sitenin içeriğine göre Google’n kendisi reklamları otomatik olarak seçiyor. Ayrıca İncil Allah’ın İsa as’a indirmiş olduğu ve Kur’an tarafından da tasdik edilmiş bir kitaptır. İslam’a aykırı değildir. kaldı ki Allah Müslümanların şöyle demesini buyurur: ”Deyin ki: “Biz Allah’a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen ile bütün peygamberlere Rabbinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiç birini diğerinden ayırd etmeyiz ve biz O’na teslim olmuş kimseleriz.”(Bakara 2/136) Aşağıdaki açıklamaları da okuman dlleklerimle…

      Dostum Allah ”O: ‘Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin’ diye dinden Nuh’a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri’ etti. Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir.” (Şura : 13) diyerek insanlara peygamberler aracılığı ile gönderilen ilkelerin aynı olduğunu vurgulamaktadır.

      ”Sana söylenen şeyler, senden önceki elçilere söylenenden başkası değildir.”(Fussilet 43) şeklinde ifade ederek insanlık tarihinde gelmiş tüm peygamberlerin insanlara öğrettiği ilkelerinin Kuran’la aynı paralelde olduğu belirtilir.

      İnsanlık tarihi boyunca gönderilmiş olan peygamberlerin ve verilmiş kitapların esas olarak özünde aynı ilkeleri ve öğretileri taşıdığı ve hepsinin getirdikleri dinin ”İslam” olduğu ile ilgili kısa bir açıklama yaptıktan sonra, Kuran’ın kendinden önceki ilahi kaynaklı kitapları tasdik etmesi durumunu, önce Kuran’ın MUSADDIK (tasdik eden) (Maide: 5/48) ve yine aynı ayette geçen MÜHEYMİN (gözetici,şahit,tahrifleri tashih edip düzelten) (Maide: 5/48) sıfatları açısından izah etmemiz gerekmektedir.

      Musaddık, doğrulayıcı-tasdik edici anlamını ifade edip, ilahi dinlerdeki ruh birliğine işaret eden bir sıfat olup, ilahi kitapların yanı sıra daha önceden gönderilmiş tüm Elçileri de içine almaktadır. İnsanlığa yön gösterici olarak Allah’ın ilahi vahiy geleneğine ait olmak üzere, aynı kaynaktan gönderilmiş ilahi mesajları içeren kitaplar olduğunun tasdik edilmesi durumudur. Yani günümüzde bulunan önceki kitapların içeriğinin değil, Kuran’dan önce İslam dinini öğreten kitapların bizzat var olduğunun tasdikidir.
      Kuran bizlere peygamberlerin gönderildikleri toplumlara bilhassa evvelki peygamberleri reddetmeden geldiklerini bildirmişlerdir. Çünkü onlar, Allah’ın tevhidi yerleştirmeleri için görevlendirdiği elçiler zincirinin halkalarıdırlar. Peygamberler bu tasdik sayesinde hem toplum nazarındaki konumlarını güçlendirmekte hem bütün elçilerin aynı kaynaktan ve aynı amaca hizmet için geldiklerini göstermektedir. Hz.Muhammed’in önceki elçileri tasdiklemesi durumu bu yöndedir. (Saffat 37/37).

      Onun içindir ki Kuran, bu ilkelere dayanarak şu şekilde iman etmemizi istemiştir. ”Deyin ki: “Biz Allah’a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiç birini diğerinden ayırdetmeyiz ve biz O’na teslim olmuşlarız.”(Bakara 2/136) Bu husus yine Ali imran suresinde belirtilmektedir. (Ali İmran 3/84).

      Müheymin sıfatı ise Musaddık sıfatı ile birlikte zikredilmiş olup ,önceki kitaplardaki hakikatlere şahitlik etmesinin yanısıra, tahrif edilen hakikatleri tashih (ilahi vahyin orjinalliğine göre düzeltme) ettiği ve daha önceki kitapların ”varlığını” Allah katından olduğunu tasdik ettikten ve tahrif olmuş diye bildirdikten sonra, bu tahrifleri ortadan kaldırdığını, orjinal ve otantik (Gerçek olan, gerçeğe veya aslına dayanan) halini, VAHİY GELENİĞİNDE OLMAMASI GEREKEN SONRADAN İLAVE YADA ÇIKARILMIŞ BÖLÜMLERİ DOĞRULTTUĞUNU ifade eder.

      Kuran’ın son vahyedilmiş kitap olarak öncekilerden farklı bir işlevi, onun önceki kitaplar üzerinde koruyucu oluşu ve onları koruma altına alışıdır. Kuran’da bu işlev, muheymin kelimesi ile ifade edilmektedir. Başka bir deyişle, Kuran önceki kitapların doğru anlaşılmasının teminatıdır. Kuran müheymin sıfatıyla, önceki kitaplardaki doğruyu, iyiyi teyit ve tasdik etmekle yetinmeyip, neyin gerçek, neyin gerçek dışı olduğuna şahitlik eden, onları koruyan, gözeten doğru yerlerini tasdik, yanlış yerlerini en ince ayrıntısına kadar tashih (düzeltme) ve denetleyen bir kitap olduğunu beyan etmiştir.

      Yani kısacası İncil Mincil diye Allah’ın kitabını aşağılamamak gerekir. Selam ve dua ile…

  13. Bismillahirrahmanirrahim Reply

    Derece bakımından Hz Muhammed sav 🌹 diğer peygamberler den üstün ve o yaratilmasaydi hiç bir alem yaratilmayacakti o alemlerin efendisi o yüzden bütün peygamberlerin derecesi eşit değil, Allah katında en üstün kul da Hz Muhammed sav 🌹

    • CuneytAktan Reply

      Selam, Allah Nisa 152 ayetinde: “Allah’a ve peygamberlerine iman edenler ve onlar arasında ayırım yapmayanlara (Allah) pek yakında mükafatlarını verecektir.” diyor. Ayrıca Bakara 285’de de: “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman etti­ler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dedi­ler: ‘Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğe­rinden) ayırt etmeyiz.” diyor. NE DİYORMUŞ ALLAH KİTAPTA? MÜMİNLER İMAN ETTİLER VE PEYGAMBERLERİN HİÇBİRİSİNİ BİR DİĞERİNDEN AYIRT ETMEYİZ DEDİLER DİYOR. PEYGAMBERLER ARASINDA AYRIM YAPMAYANLARA ALLAH MÜKAFATLARINI VERECEKTİR DİYOR. EĞER SEN ALLAH’IN AYETTE BAHSETTİĞİ O GERÇEK MÜMİNLERİNDENSEN PEYGAMBERLERİN HİÇBİRİSİNİ BİR DİĞERİNDEN AYIRT ETMEZSİN. BENİM PEYGAMBERİM EN ÜSTÜNÜ DEMEZSİN, HEPSİNİ EŞİT VE BİR TUTAR SEVERSİN, ANLIYOR MUSUN?

      Ayrıca Allah Enbiya 107 ayetinde : Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. diyor. Yani peygamberi bize rahmet olması için göndermiş. Onu bizim için yaratıp göndermiş, alemleri, yani bizleri onun için değil, onu bize rahmet olması için, bizim için yaratıp göndermiş..

      Allah Hucurat 13’te de “Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk, renk, soy ve servetçe değil) takvaca en ileride olanınızdır.” diyor. Sizin Allah katında en üstün olanınız Hz.Muhammed’dir demiyor. Bana Kurandan dediklerinizi ispatlayan ayetlerle gelirseniz başım üstüne.

      Saygılar…

  14. Mavi Yeşil Anne Reply

    Hadis ve sünnet inkârcılarının yazılarından insana fayda gelmez. Allah bu kuluna hidayet etsin ne diyeyim. Peygamberimizin (sav) sünnetini elinin tersiyle iterek Müslim olabileceğini düşünüyor. Çağımızın bu bâtıl furyasının bayrak sallayacılarından biri daha.

    • CuneytAktan Reply

      Hac 69: Allah kıyamet günü hakkında ayrılığa düştüğümüz konularda aramızda hüküm verecektir.
      İsra 84: De ki: “Herkes kendi tasavvur ve aklının verdiği istikamet üzere eylemde bulunur; şüphesiz Rabbin, kimin doğru yolda olduğunu en iyi bilendir…
      Dolayısı ile Kafirun 6: Sizin dininiz size, benim dinim banadır.
      Furkan 63: Selamlar…

  15. Ali Reply

    Elbette Allah ol der ve olur buna iman ediyoruz. Ancak sizin mantığınıza göre yüce Allah Cebrail a.s.’ı (haşa) boşyere yarattı o zaman.
    Peki sorarım size Allah c.c. hz. İsa yı neden kurtardı çarmıha gerilmesine izin vermedi? Hz. İbrahim ateşe atıldığı zaman neden yanmasına izin vermedi bunlarıda açıklarmısınız bunlar Kuranda ayettir.

    • CuneytAktan Reply

      Merhaba Sayın Ali, öncelikle ilginize teşekkür ederim. Allah Hz.Cebrail’i boşuna yaratmadı elbette. Sizce Hz. Cebrail şu anda ne yapıyor? Cennette yan gelip yatıyor mu? Cebrail as’ın tek görevi peygamberlere vahiy taşımak mı? Hiç sanmıyorum. Ayetlere göre Allah dilediği mümin kulunu ruhu ile doğru yoluna kılavuzlamakta ve onu desteklemektedir. Tıpkı gelmiş geçmiş tüm peygamberlerini desteklediği gibi… Cebrail as halen görevinin başındadır…

  16. Ali Reply

    Bu arada yanlış anlamayın ben size fikir olarak katılıyorum. Cebrail (as)’ın dehşet içinde üç kez dünyaya inişi ne ayette geçer ne hadiste.
    Ancak yürüttüğünüz mantık yanlış. Allah her iş için melekleri vazifelendirmiştir, haşa onlara muhtaç olduğundan değil, her şey onun yarattığı sistemin bir parçasıdır.
    Ayrıca Hz. Muhammed (sav) bütün peygamberlerden üstündür. Her peygamber aynı derecededir demenizde çok yanlış.

    • CuneytAktan Reply

      Sayın Ali, eğer Hz.Muhammed günümüzde yaşasaydı, ben Hz.Muhammed’in kendisi gibi din olarak yalnızca ona vahyedilen Kuran ile amel edecek olan bir Kuran Mümini ve Müslümanım. Geri kalan şeyler benim için din değildir. O yüzden size Kur’an ayetleri ile cevap vereceğim… Ki belki düşünüp öğüt alırsınız…

      Çok ilginçtir; insanlar her dönemde kendilerine gönderilmiş olan Hz.İsa ve benzeri peygamberleri Allah’a ortak koşmuş, onlara bir ilahlık, bir kutsallık, bir üstünlük atfetmişlerdir. Hepsi İslam peygamberi olmasına rağmen kendilerine gelen peygamberlerin ve getirdikleri dinin diğerlerinden daha üstün olduğunu iddia etmişlerdir. Kuran’da bildirilene göre insanlar Hz. Muhammed’e de “sen ne biçim bir peygambersin, çarşıda pazarda gezersin, yemek yer uyursun” demişlerdir. Hz. Muhammed’in “kendileri gibi sıradan normal bir insan” olmasını kabul edememiş, onun peygamber olamayacağını iddia etmişlerdir. Çünkü bunlara göre peygamberler sıradan insanlardan üstünlerdir. Bunlara göre Hz. Muhammed ya bir melek olmalıydı, ya meleklerden ordusu olmalıydı, ya da altından saraylarda falan oturması gerekirdi. Yüce Allah bu tür eleştirilere karşılık Kuran’da Hz. Muhammed’in şöyle cevap vermesini ister: “Ey Peygamber! De ki: Ben size, Allah’ın hazinelerine sahibim, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; bir melek olduğumu da iddia etmiyorum. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum. Siz hiç düşünmüyor musunuz?” (Enam/50), “Ben de sizin gibi sıradan bir beşerim…” Fussilet 6

      Allah’ın Resullüğü gibi bir görevin kendileri gibi insan cinsinden olan sıradan birisine verilmesini akıllarınca doğru bulamayan ve onun bir melek ya da ayrıcalıklı üstün bir insan olması gerektiğini iddia eden insanlara Allah Kuran’da şöyle cevaplar verir: “Ey Peygamber! Senden önce kendilerine vahyedip gönderdiğimiz peygamberler de insanlardan idi… Biz onları da yemeye-içmeye ihtiyaç duymayan bir nitelikte yaratmamıştık; onlar ölümsüz de değillerdi.” (Enbiya/7-8), “De ki: Ben de sizin gibi bir insanım. Benim sizden farkım, Tanrınızın tek bir Tanrı olduğu gerçeğinin bana vahyedilmiş olmasıdır. Artık kim Rabbine kavuşmayı ümit ediyorsa, Rabbine yaptığı ibadette kimseyi O’na ortak koşmasın, iyi ve yararlı işler yapsın.” (Kehf 110).

      Kaldı ki Hz.Muhammed insanların kendisi gibi Allah’a yakışan bir insan olması için insanlara örnek olarak gönderilmiş bizim gibi beşer bir insandır. Eğer bizler bir insan olarak Hz.Muhammed gibi olamayacaksak, onu örnek alamayacaksak, o bizden farklı ve üstün bir varlıksa, Allah neden onu bize gönderdi? Onu bize örnek olması için değil, bizden daha üstün olan varlıklara gönderirdi. Bize de elçi olarak bizim gibi bir insan gönderirdi öyle değil mi? Bunları bir düşünün bakalım…

      Kaldı ki Allah ayette Bakara 285: “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman etti­ler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dedi­ler: ‘Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğe­rinden) ayırt etmeyiz.” diyor. YANİ NE DİYORMUŞ ALLAH KİTAPTA? MÜMİNLER İMAN ETTİLER VE PEYGAMBERLERİN HİÇBİRİSİNİ BİR DİĞERİNDEN AYIRT ETMEYİZ DEDİLER DİYOR.

      EĞER SİZ ALLAH’IN AYETTE BAHSETTİĞİ O GERÇEK MÜMİNLERİNDENSENİZ, PEYGAMBERLERİN HİÇBİRİSİNİ BİR DİĞERİNDEN AYIRT ETMEZSİNİZ. BENİM PEYGAMBERİM EN ÜSTÜNÜ DEMEZSİNİZ, HEPSİNİ EŞİT VE BİR TUTAR SEVERSİNİZ, ÖYLE DEĞİL Mİ?

      Ben din diye peygambere vahyedilen Kuran ile amel ediyorum ve Kuran bana Hz.Muhammed’in en üstün peygamber olmadığını, Hz.İsa’nın ölüleri diriltiğini, çamurdan bir heykel yapıp ona üflediğinde o çamurun canlı bir varlığa dönüştüğünü, kendisibi Ruhül Kudüs ile desteklediğini, Hz.Süleymana yeryüzünde hiçkimseye verilmemiş nimetler ve imkanlar verildiğini, cinlerden kuşlardan meleklerden orduları hizmetçileri olduğunu, tüm nebilere Hz.Muhammede verildiği gibi kitap verildiğini, hiçbirisini bir diğerinden ayırt etmememiz gerektiğini bildiriyor. Siz din olarak ne ile amel ediyorsunuz? Kuran ile mi yoksa sizin Kuran haricinde size ait din olarak amel ettiğiniz bir başka kitap var da hoşunuza giden bu gibi açıklamaları ondan mı okuyorsunuz?

      Bakın Allah ne diyor: “Şunu unutmayın ki Allah katında en üstün olanınız, takvâda en ileri olanızdır.” Hucurat 13. Sizce peygamberlerden bazıları az, bazıları daha çok mu takva sahibidir? Değildir öyle değil mi? Hepsi Allah’a aynı şekilde kulluk etmiştir. Hepsi aynı takvaya sahiptir. O halde Allah katında hepsi aynı üstünlüktedir…

      Ayrıca şunu da bilmenizi isterim: “Kim yücelik ve üstünlük dilerse bilsin ki, yücelik ve üstünlük yalnız Allah’a aittir.” Fatır 10…

      Saygılar

    • CuneytAktan Reply

      Allah öbür tarafta hakkında ayrılığa düştüğümüz her konuda en iyi hükmü verecektir. Kimin haklı kimin haksız olduğunu herkese bildirecektir.

  17. Ýörükøğlu Reply

    Uslübünu pekde bozmamış. Bunu anlatan ve Allah’ın vahyettigine çelişkili bir hikaye olarak sahih gösterenlere sinirlenilmiş. Şahsen bende sinirlendim

    Bu tarz hikayeler muhtemelen Divan-Fars-Osmanlica edebiyatıyla alakalı. O zamanlar Allah ile senli benli konuşmalar veyahut önce dini inancı yok olan birisinin ağzından Allah’ı düşünerek Allah ağzından sorulu cevaplı beyinler vardır

    Ne kadar Kaside ve Naatları sevsemde Rubaileri (Şathiye) bu yüzden sevmem. Muhtemelen kaynak herhangi bir Rubai’nin günümüz diliyle oykulesmesidir.

    Şunu da açıklamanızı istiyorum. Mevlananin su sözlerini herkes kuranı kerimden ayetler felan sanıyor.

    – Allah der ki “Kimi benden çok seversen onu senden alırım

    ”Ve ekler: “Onsuz yaşayamam” deme,seni onsuz da yaşatırım.-

    Bu mısraları açıklayıcı bir şekilde umarım açıklarsınız dedigim gibi Kuranı Kerimde hangi ayet diye araştırılıyor.

    Sitenizi şuandan itibaren takipteyim. Size ve ailenize sağlıklı günler diliyorum. Selam ve Dua ile…

    • CuneytAktan Reply

      Sayın Yörükoğlu, öncelikle ilginize ve nezaketinize teşekkür ederim. Keşke herkes konuları böyle sizi gibi entelektüel bir seviyede tartışabilse…

      Efendim, ne yazık ki vatandaşlarımız Kuranı Kerimi bir kez bile kendi öz dillerinde okuma zahmetine girmeyerek, atalarından duydukları bu gibi hikaye ve rivayetleri din zannedip amel etmektedir. Türk İslam Alemi olarak en büyük sıkıntımız bana göre maalesef budur.

      Elbette sizin de belirttiğiniz üzere bunlar ayet değildir, Hz Mevlana’nın yaşamış olduğu seyri sülük tecrübelerinden çıkartmış olduğu kendi düşünce ve kanaatleridir. Velhasıl, bunlarda gerçeklik payı da vardır. Allah hiçbir kulunun bir başkasına Allah’a kulluk edercesine ve severcesine tapmasını ve sevmesini sevmez. Birilerini kendisine ortak koşarcasına sevmesini, itaat etmesini istemez. Gerçekten de her kim birisini ya da bir nesneyi Allah’ı severcesine severse Allah onu o sevdiği şeyi elinden alarak cezalandırır. Ancak bunu yapmasının sebebi belki de onu elinden alarak sevmeye tek layık olanın kendisi olduğunu göstermek ve kulunun kalbinde kendisine ortak koştuğu şeylerden aşk ateşi/ ayrılık ateşi vs gibi şeylerle temizleyerek, hidayete erdirmek istemesi olabilir. Bunu hristiyanlıktaki kutsal ruhun ateşinde vaftiz olmak ve günahlardan arınıp Allaha yakışır bir kul olmak, bir dönüşüm yaşamak gibi düşünün.

      Eğer bana ne saçmalıyorsunuz, bunları nerden çıkarıyorsunuz diye soracak olursanız, ben bu birilerini Allah’ı severcesine sevme ve ona tapma, sensiz yaşayamam vs gibi şeyleri vakti zamanında yaptım ve gerçekten de sevdiğim o şahıs/nesne/vs elimden alınarak aşk ateşinde yanarak (cehennem ateşi ya da kutsal ruhun ateşi de denebilir) ilahi bir arınma ve dönüşüm süreci yaşadım. Gri Gandalf iken Beyaz Gandalf oldum. Ölmeden önce öldüm, o karanlık dipsiz kuyuya düştüm ve Allah’ın izni ve inayeti ile günahlarım ve hatalarım ile yüzleşip, kendisine ruh üflenmiş yeni bir insan olarak diriltildim. Bu sayede şu anda Mesnevisi olsun, Dantesi olsun, Kuranı olsun, Platonu Sokratesi Aristosu olsun, bunların hepsini okur ve anlar hale geldim. Dediğiniz sözlere denk gelebilecek Kuran ayetleri şahsi kanaatimce şunlar olabilir:

      Bakara 165: İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını (O’na) ’eş ve ortak’ tutanlar (ve bazı kulları tanrı gibi kutsayanlar) vardır ki, onlar bunları Allah’ı sever gibi sevmektedirler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (herkesten ve her şeyden) daha üstündür. Başkalarına Allah’tan daha çok sevgi ve saygı göstermekle o kendilerine zulmedenler vaktinde görecekleri azabı bilselerdi, muhakkak bütün kuvvet ve kudretin Allah’ın olduğunu ve azabının çok şiddetli bulunduğunu anlarlardı.

      Bilindiği üzere hz Mevlanada hz şemsi Allahı severcesine sevmiş, ona denk tutmuş, ona tapmıştır. Bu sebeple de elinden alınmıştır. Ama bu elinden alınma ve ayrılık süreci onun ney gibi inlemesine ve bu sözleri yazmasına ve tefekkür edip yazarak kendisini arındırıp doğru yolu bulmasına vesile olmuş olabilir. Elbette en doğrunu Allah bilir.
      Sormak istediğiniz başka sorularınız varsa lütfen çekinmeden sorunuz, Allahın bilmemize izin verdiği kadarı ile yardımcı olmaya çalışır ve memnuniyet duyarım.
      En derin saygılarımla efendim.

  18. Hafız46 Reply

    Konun üzerinden baya bir zaman geçmiş ama
    Ben bir kaç bir şey söylemek istiyorum Peygamberlerin değeri konusunda

    Tabi ki Rabbimiz’in göndermiş olduğu bütün peygamberler değerlidir(كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ۜ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِه۪۠ )
    Ama bildiğiniz üzere ülü’l-azm peygamber Ler vardır evet butun peygamberler değerlidir hepsine inanırız iman ederiz ama çektikleri çileler imtihanlar vesilesiyle bazıları bazılarından üstündür yunus peygamberle yaralarının üzerinden düşen böcekleri tekrar yarasının üstüne koyup bu benim imtihanım bunu Rabbim gönderdi diyip onca acı ya bir gün bile isyan etmeyen Hz Eyyüp aynı değildir ki zaten Kuran’da İsra suresinin 55. Ayetinde وَرَبُّكَ اَعْلَمُ بِمَنْ فِي …السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيّ۪نَ عَلٰى بَعْضٍ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ
    Allah biz bazı peygamberleri bazılarına üstün kıldık der sonuç olarak Allah yer de ki ve gök te ki Her şeyi bilendir sinelerin en içini bilendir

    • CuneytAktan Reply

      Bakara 285: “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman etti­ler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dedi­ler: ‘Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğe­rinden) ayırt etmeyiz.” diyor. NE DİYORMUŞ ALLAH KİTAPTA? MÜMİNLER İMAN ETTİLER VE PEYGAMBERLERİN HİÇBİRİSİNİ BİR DİĞERİNDEN AYIRT ETMEYİZ DEDİLER DİYOR. EĞER SEN ALLAH’IN AYETTE BAHSETTİĞİ O GERÇEK MÜMİNLERİNDENSEN PEYGAMBERLERİN HİÇBİRİSİNİ BİR DİĞERİNDEN AYIRT ETMEZSİN. BENİM PEYGAMBERİM EN ÜSTÜNÜ DEMEZSİN, HEPSİNİ EŞİT VE BİR TUTAR SEVERSİN, ANLIYOR MUSUN?

Leave a Reply to CuneytAktan Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.