İSLAM AKIL DİNİ MİDİR NAKİL DİNİ MİDİR?

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

 

Merhaba Arkadaşlar

İnternette araştırma yaparken bazı şeytan evliyalarının, Allah’ın Kuran’da aklımızı kullanmamızı emrettiği ayetleri inkâr edip İslam dininin akıl dini değil, nakil dini olduğundan bahsettiğine denk geldim. İslam dini akıl dini midir yoksa nakil dini midir, gelin Kuran’dan çok basit bir örnekle konuyu aydınlığa kavuşturalım…

Peygamberlerin atası olan Hz. İbrahim insanların kendi elleriyle yaptıkları putlara taptıkları bir zamanda, henüz daha genç bir delikanlı iken, ona yol gösterecek, hakikati anlatacak bir mürşidi yok iken, iç dünyasında yerin, göğün ve ikisi arasındakilerin yaratılışı hakkında düşünüp bütün bunları kimin yaratmış olabileceğini sorgulamış; Allah’ı aramış, düşüne düşüne, akıl yoluyla mutlak doğruyu/Allah’ı idrak etmiş ve bulmuştur… İşte o ayetler:

“Hani İbrahim, babası Âzer’e, ‘Sen putları ilah mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de, kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.’ demişti. İşte böylece İbrahim’e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun. Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: ‘Bu benim rabbimdir.’ Fakat (yıldız) kayboluverince; ‘Ben kaybolup gidenleri sevmem.’ demişti. Ayı doğarken görünce de, ‘İşte Rabbim!’ dedi. Ay da batınca, ‘Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum.’ dedi. Güneşi doğarken görünce de, ‘İşte benim Rabbim! Bu daha büyük!’ dedi. O da batınca (kavmine dönüp) ‘Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.’ dedi. ‘Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” (Enam 74-79)

“Ve işte bunlar, İbrahim’e, kavmine karşı verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Muhakkak ki; senin Rabbin hakimdir (hüküm ve hikmetin sahibidir), alimdir (en iyi bilendir).” (Enam 83)

 “Allah, İbrahim’i dost edinmiştir.” (Nisa 125)

Ayetlerden anlaşılan İbrahim as kendisini yaratan bir varlığın idrakinde olup, bir ilah arayışında bulunmuş, tüm arayışta olan insanlar gibi başlangıçta Allah’ı doğadaki eşyalarda aramış, O’nun ne/kim olabileceğini, nerede bulunabileceğini sorgulamış, bu yolda giderken ay, güneş, yıldız gibi birçok değişik rabler edinip Allah’a ortaklar koşmuş; ancak araştırmaları, sorgulamaları ve gece gündüz derin derin tefekkür etmesi sayesinde bunların hiçbirisinin ilah olmadığını idrak edip akıl yoluyla mutlak hakikati/ yani Allah’ı bulmuş; gökleri, yeri ve ikisi arasındaki her şeyi yaratanın Allah olduğuna, O’ndan başka ilah olmadığına aklen ve kalben iman etmiştir. Bundan dolayı da Allah onu kendisine dost eylemiştir.

Hz. İbrahim, daha genç yaşta iken kendisine vahyedilen Kur’an gibi bir kitabı ya da ona bir şey nakil eden herhangi bir mürşidi olmadığına göre demek ki Hz. İbrahim Allah’ı, Allah’ın doğadaki varlığının delilleri olan ayetlerini düşünerek ve sorgulayarak yani aklını kullanarak bulmuştur. Demek ki onun daha o yaşta doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edecek, doğrunun ne olduğunu idrak edecek üstün bir zekâsı vardı. Allah Hz. İbrahim’e üstün bir akıl bahşetmişti. Demek ki Allah’ın bir insana bahşedebileceği en büyük lütuflardan birisi de akıl oluyor.

“Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak üstün akıllılar anlar.” (Bakara 269)

Demek ki Hz. İbrahim’in üstün zekâsı sayesinde derin derin düşünerek (tefekkür ederek) Allah’ın varlığına dair zamanının ötesinde elde ettiği bir ilmi ve o ilmi neticesinde de elde ettiği üstün bir imanı vardı.

“Böylece İbrahim’e, -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu (nizamını, hükümranlığı, iç yüzünü) gösteriyorduk.” (Enam 75, Ali Bulaç Meali)

 “İşte böylece İbrahim’e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun.” (Enam 75, Diyanet İşleri Meali)

Dolayısı ile demek ki bir Müslümanın yapması gereken en önemli işlerden birisi de aklını kullanıp, düşünüp, sorgulayıp, araştırıp Hz.İbrahim gibi hakikati bulması gerektiğidir. Zaten Allah Kur’an’da insanları sürekli olarak düşünmeye ve aklını kullanmaya çağırmıştır.

“Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir.” (Enfal 22)

 “Allah, pisliği, aklını kullanmayanların üzerine bırakır.” (Yunus 100)

“(Cehennemlikler) şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateş azabına uğramışlardan olmazdık”… (Mülk 10)

“Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” (Enbiya 10, Enbiya 67)

 “İşte biz, düşünen bir toplum için ayetleri böyle açıklıyoruz.” (Rum 28, Yunus 24, Enam 126)

 “Bu Kur’an, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (Sad 29)

 “Yine de düşünmeyecek misiniz?” (Enam 50, Enam 80, Yunus 3, Hud 24, Hud 30, Nahl 17, Müminun 85, Secde 4)

 “Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?” (Kamer 17, 22, 32, 40)

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akıl sahipleri için elbette ibretler vardır. Onlar (akıl sahipleri) ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. ‘Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru!’ derler.” (Ali İmran 190-191)

Daha pek çok ayet var ama bu kadarı yeterli…

Allah ayetlerde yeryüzündeki en aşağılık varlıkların aklını kullanmayanlar olduğunu bildirmiş. Cehennemde ateş azabı çekenlerin ”aklımızı kullanmış olsaydık burada olmazdık” dediklerini bildirmiş.  Pisliği aklını kullanmayanların üzerine bıraktığını söylemiş…

Öyleyse diyebiliriz ki, karanlıklardan aydınlığa çıkabilmek ve mutlak hakikate/Allah’a ulaşabilmek için okuduğunu, gördüğünü, işittiğini anlayacak bir akla ihtiyaç vardır. O akla sahip olabilmek ve onu geliştirip insanlar arasında şeytanın kurduğu tuzaklara takılmadan, Allah’ın doğru yolunda yürüyebilmek ve peygamberin kendisi gibi etrafını aydınlatan bir kandil olabilmek içinde öncelikle OKUMAYA, DÜŞÜNMEYE, SORGULAMAYA ve ARAŞTIRMAYA yani ilime, bilime ve öğrenmeye ihtiyacımız var.

Peki ilim ve bilimden kastettiğimiz nedir?

Allah Rad 37’de Kur’an için “sana gelen bunca ilimden sonra onların heveslerine uyma” demiştir. Ayetlere göre Kuran peygambere verilen bir ilim imiş…  

Peki Kur’an nasıl bir ilimdir?

Kur’an bize Allah’a nasıl kulluk edip, nasıl bir ahlak üzerine yaşamamız gerektiği, bizden önce yaşamış olup, Allah’ın yolundan sapmış toplulukların başına neler geldiği ve ahirette karşılaşacaklarımızı anlatmanın yanı sıra yer, gök ve ikisi arasındakilerin, yani evrenin, dünyanın ve üzerindekilerin neden ve nasıl yaratıldığını, evrende insandan başka canlılar var mı, yeryüzünde insandan önce yaşayanlar var mıydı; varsa bunlar kimlerdi gibi ancak ilmin ve bilimin ışığında keşfedip yanıtlayabileceğimiz sorunların da cevabını verir.

Evet yanlış duymadınız, Kur’an bize bunları da anlatır çünkü İslam öyle zannedildiği gibi sadece Peygamber efendimizin hayatı boyunca söylediği ve yaptığı rivayet edilen söz ve hareketlerden oluşan bir din değildir.

Kur’an’ı Kerim, Allah’ın kendi hak dini olan İslam’ı, diğer tüm dinlere üstün kılmak, insanları doğru yola ulaştırmak, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak, onların göklerin ve yerin melekutlarını öğrenip, Hz.İbrahim gibi kesin ve doğru bir ilimle inananlardan olmalarını sağlaması için resulüne tabiat kanunlarına uygun bir şekilde indirmiş olduğu ilim dolu bir kitaptır.

Dolayısı ile İslam dini gerçekte bilimi işaret eden ve bilim ile iç içe olan bir dindir.  Peygamberin kendisi de daha önce kitap nedir iman nedir bilmez iken, yani yerin, göğün ve ikisi arasındakilerin kim tarafından, neden ve nasıl yaratıldıkları hakkında hiçbir bilgiye sahip değil iken, kendisine bir ilim olarak indirilen Kur’an sayesinde ilme ve hidayete ermiştir[1]. Kendisine verilen Kur’an sayesinde peygamberlik görevini ifa edebilmiş[2] ve din diye yalnızca onunla hüküm verip amel etmiştir[3].

Dolayısı ile günümüzde Kur’an’ı anlayabilmek için hadis, sünnet, tarih gibi sosyal bilimlerin yanı sıra onda anlatılanları anlayabilecek kadar fizik, kimya, biyoloji, jeoloji, astroloji vb. de bilmek gerekiyor. Yani kısacası her türlü konuda ilim sahibi olan entelektüel/alim bir insan olmamız gerekiyor.

Entelektüel/alim bir insan olmamız gerekiyor çünkü Allah derin derin okumamızı ve düşünmemizi istediği Kur’an’ında, Kur’an ayetlerinden başka, yarattığı canlı cansız her şeyde, yani doğada, tıpkı Hz İbrahim gibi düşünen ve sorgulayan akıl sahipleri için okuyabilecekleri, onlardan ibret alabilecekleri, varlığının ve yüceliğinin delillerini gösteren, üzerinde düşünülmesi gereken tabiat ayetleri olduğunu da söylüyor. Örneğin:

“Yeryüzünü size beşik yapan, onda sizin için yollar açan, gökten su indiren O’dur. Biz o suyla çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık. Yiyin, hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren) ayetler/deliller vardır.” (Taha 53-54)

 “O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lütfu olmak üzere) size boyun eğdirmiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ayetler/ibretler vardır.” (Casiye 13)

 “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ayetler/ibretler vardır.” (Rum 21)

 “Bizim, onlardan önce nice nesilleri helak etmiş olmamız kendilerini yola getirmedi mi? Hâlbuki onların yurtlarında gezip dolaşırlar. Bunda, elbette ki akıl sahipleri için nice ayetler/ibretler vardır.” (Taha 128)

 “Allah o su ile size ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ayet/ibret vardır.” (Nahl 11)

 “O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ayetler/ibretler vardır.” (Nahl 12)

 “Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır.” (Nahl 13)

 “Hayvanları da yarattı. Onlarda sizin için bir ısınma ve birçok faydalar vardır. Hem de onlardan yersiniz. Onları akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir güzellik (ve zevk) vardır. Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere, yüklerinizi taşırlar. Doğrusu Rabbiniz şefkatlidir, merhametlidir. Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri de yarattı. Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır. O, gökten sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir. Allah o su ile size ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ayet/ibret vardır.” (Nahl 5-11)

Demek ki insanın Allah’ın peygamberin kalbine indirdiği Kur’an ayetleri haricinde göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin yaratılışı hakkında da düşünmesi, bunların nasıl olup bittiği hakkında okuması, araştırması, keşfetmesi, bunlar hakkında ilim sahibi olması gerekmektedir. Yani tabiatı incelemesi, bilim ile uğraşması, bilimin peşinde koşması gerekmektedir. Gerekmektedir ki kendini bilsin, gücünün bunların hiçbirisini yaratmaya yetmeyeceğini idrak etsin; kendisini Allah’a ortak koşmaktan vazgeçsin. Bütün bunlarda Allah’ın varlığını gösteren ipuçlarını keşfedip Hz. İbrahim gibi O’na hiçbir şeyi ortak koşmadan kulluk etsin. Ve Allah ile dost olabilsin…

Özetle akıl önemli yani arkadaşlar… Yok neymiş efendim, İslam dini akıl dini değil nakil diniymiş…

Yahu madem İslam akıl dini değil de nakil dini, Hz İbrahim neresini kullanarak Allah’ı buldu arkadaşlar? Aklını kullanarak buldu öyle değil mi? Adam aklını kullanarak gece gündüz düşünerek, sorgulayarak, doğruyu bulmuş. Koskoca peygamber düşünerek, aklını kullanarak Allah’ı bulmuş, yüce Allah kitabında bu dinin akıl dini olduğunu söylemiş, indirdiği kitabı akıl sahiplerinin anlayabileceğini söylemiş, sen gidip bu dinin akıl dini değil de nakil dini olduğunu iddia ediyorsun…

İslam dini kimin dini arkadaş? Allah’ın dini değil mi? Allah her şeyi en iyi bilen, en üstün akla sahip olan, alim olan değil mi? İslam akıl dini değilse sen Allah’a akılsız mı demek istiyorsun? Allah’ın gönderdiği din akla hitap etmeyen, saçma sapan bir din, ben size ondan daha iyisini getiririm mi demek istiyorsun ne diyorsun? Sen kendini Allah’tan daha akıllı, daha üstün mü zannediyorsun? Sen Allah’a dinini mi öğretiyorsun? Yahu arkadaş sen kim oluyorsun da akıl ile ilgili bunca ayet varken, bu ayetleri görmezlikten geliyor, göz ardı ediyor ve Allah’ın sözünün üzerine söz söylüyorsun? Allah’ın hükmünü ayetlerini geçersiz kılıyorsun? Kendini Allah’ın yerine koyup dine yeni adetler yeni hükümler getiriyorsun? Sen kimsin kardeşim?

Ben senin kim olduğunu söyleyeyim. Sen Allah’ın bizi Kuran’da kendisine karşı uyardığı insanları Allah’ın doğru yolundan saptırdığını söylediği şeytansın. Evet sen şeytansın ama şeytan olduğunun farkında olamayacak kadar da akılsızsın. Şeytan sana yaptığını doğru ve güzel göstermiş, İnsanlara doğru diye yanlışı öğretiyorsun, onları Allah’ın doğru yolundan saptırıyorsun farkında değilsin… Vay sana ve sana uyanların haline… Hepiniz cehenneme yakıt olmuşsunuz, odun olmuşsunuz haberiniz yok… Allah size akıl fikir versin hidayet eylesin ben daha size ne diyeyim…

Evet arkadaşlar, özetlemek gerekirse, İslam dini bir akıl dinidir, akla en uygun dindir. Peygamberlerin atası olan Hz. İbrahim aklını kullanarak Allah’ı bulmuş ise, aklı kullanmak gerçek bir Peygamber sünnetidir.

Eğer Hz.İbrahim aklını kullanmasaydı, hakikati araştırmasaydı, din akıl işi değil nakil işidir deseydi, atalarının kendisine din diye naklettiklerini hap gibi alıp yutsaydı, onları ezberleyip din diye onlar ile amel etseydi, adam kavmindeki diğer insanlar gibi aya, dağa, taşa, güneşe, yıldıza tapan bir müşriğin, putperestin, cahilin teki olacaktı… Ama adam ne yaptı? Atalarının kendisine din diye naklettiklerinin hepsini reddetti, aklını kullandı, araştırdı, sorguladı, hakikati buldu ve Allah ile dost oldu…

Sonuç olarak diyebileceğim, Allah’ın Kuran’da emrettiği gibi aklınızı kullanın, düşünün, sorgulayın, araştırın. Size verilenleri, size anlatılanları hap gibi alıp yutmayın. Her başığına sarığını takanı, her sakalını uzatanı, her Arapça konuşanı din adamı sanmayın… Anlattıkları doğru mu değil mi bir araştırın. Hz.İbrahim gibi hakikati sorgulayın. Aklınızı kullanın, hak ile batılı, doğru ile yanlışı birbirinden ayırın…

Sağlıcakla kalın…

Bakara Suresi, 242. ayet: İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklıyor ki akıl erdiresiniz.

Bakara Suresi, 269. ayet: Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.

Al-i İmran Suresi, 7. ayet: İlimde derinleşenler ise: “Biz ona inandık, tümü Rabbimiz’in Katındandır” derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.

Al-i İmran Suresi, 65. ayet:  Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?”

Al-i İmran Suresi, 190. ayet: Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır.

En’am Suresi, 32. ayet: Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?

Araf Suresi, 169. ayet:  (Allah’tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdirmeyecek misiniz?

Enfal Suresi, 22. ayet: Gerçek şu ki, Allah Katında, yerde debelenenlerin en kötüsü, (bir türlü) akıl erdirmez olan sağırlar ve dilsizlerdir.

Yunus Suresi, 16. ayet: De ki: “Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?”

Yunus Suresi, 42. ayet: Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan -sağırlara -üstelik hiç akılları ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?

Yunus Suresi, 100. ayet: Allah’ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.

Hud Suresi, 51. ayet: Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz?

Yusuf Suresi, 2. ayet: Gerçekten Biz, akıl erdirirsiniz diye, onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.

Yusuf Suresi, 109. ayet: Biz senden önce, şehirler halkına kendilerine vahyettiğimiz kimseler dışında (başkalarını elçi olarak) göndermedik. Hiç yeryüzünde dolaşmıyorlar mı, ki kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görmüş olsunlar? Korkup-sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?

Yusuf Suresi, 111. ayet: Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur’an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin ‘çeşitli biçimlerde açıklaması’ ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir.

Ra’d Suresi, 4. ayet: Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.

Ra’d Suresi, 19. ayet: Peki, sana Rabbinden indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen kişi, o görmeyen (a’ma) gibi midir? Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünebilirler.

İbrahim Suresi, 52. ayet: İşte bu (Kur’an) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O’nun yalnızca bir tek İlah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır.

Nahl Suresi, 12. ayet: Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O’nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.

Nahl Suresi, 67. ayet: Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir ayet vardır.

Enbiya Suresi, 10. ayet: Andolsun, size (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu bir kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?

Enbiya Suresi, 67. ayet: “Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?”

Mü’minun Suresi, 80. ayet: O, yaşatan ve öldürendir; gece ile gündüzün aykırılığı (veya ardarda gelişi) da O’nun (kanunu)dur. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?

Al-i İmran Suresi, 118. ayet:  “SİZE AYETLERİMİZİ AÇIKLADIK Kİ BELKİ AKLEDERSİNİZ…”

Cüneyt Aktan 25.08.2022

[1] Şura 52

[2] Enam 19

[3] Ahkaf 9

772 Toplam Görüntülenme 2 Günlük Görüntülenme
Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

Leave A Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.